ahmet altan'ın köşesinde yazdığı çarpıcı yazıyla kurcaladığı durum.
Adaletin asıl amacı suçluları yakalamak değildir.
Adaletin asıl amacı masumları korumaktır.
Suçluları, masumları koruyabilmek için yakalayıp cezalandırır.
Ve, adaletin en büyük endişesi bir suçsuzu cezalandırmaktır.
Bir suçsuz mahkûm olacağına, bin suçlu cezasız kalsın anlayışı adaletin belkemiğini oluşturur.
Biz, adaleti bir tür intikam gibi gördüğümüzden bizim için cezalandırmak asıldır, arada suçsuzların da kurban edilmesine pek aldırmayız.
Hatta kurban ayinleri düzenleriz.
Son Güngören saldırısıyla ilgili yakalananlar konusunda doğrusu adaletin bütün ölçülerine dikkat edildiğine pek emin değilim.
içişleri Bakanının, onu desteklediğini açıklayan AKP hükümetinin, hükümetin bu olaydaki tutumuna destek olmaya koşan medyanın açıklamaları bende çok ciddi kuşkular uyandırıyor.
içişleri Bakanı, suçluların yakalandığını ve kesin kanıtların bulunduğunu söyledi.
Hürriyet gazetesi, yakalananlardan bombacı Hüseyin Türelinin bombayı patlatıp seyrettim diye ifade verdiğini manşetten duyurdu.
Sabah gazetesinden Umur Talu da, Türelinin bir başka bombacı ile birlikte Silopiden giriş yaptığını yazdı.
Bakanın sözleriyle Hürriyet gazetesinin haberini ve Talunun yazısını yan yana koyduğunuzda Türelinin suçluluğuna inanmamak mümkün değildi.
Üstelik bombacının sözleri insanları öfkeden çıldırtabilirdi.
Ama bir sorun vardı.
Bütün bu kesin kanıtlara, patlattım seyrettim türünden net itiraflara, Silopiden giriş yaptığına dair bilgilere rağmen mahkeme Türeliyi ve arkadaşlarını bomba atmaktan değil örgüt üyesi olmaktan tutukladı.
Kanıtlar, itiraflar, bilgiler bu kadar sağlamsa bu sanığın katliam suçundan tutuklanması gerekirdi.
Neden örgüt üyeliğinden tutuklandı?
Ya bakan ve medya yalan söylüyor ya da mahkeme yanlış nedenle tutukladı.
Eğer ortada bir yalan varsa bunun iki dehşet verici sonucu olacak.
Birincisi, bombayı atmamış birileri işlemedikleri bir suçtan cezalandırılacak.
ikincisi, suçsuz birileri suçlanarak asıl suçlular saklanacak.
Çünkü bombacı ilan edilen Türeli gerçek bombacı değilse, ele geçirilmemiş ve artık aranmayan bir başka bombacı olmalı.
Bu karışık ve kuşkulu durumun aydınlığa kavuşması için içişleri Bakanının, bu sanığın bomba attığını belgeleyen kanıtları açıklaması gerekir.
Hürriyetin patlattım seyrettim, sözlerinin yazılı olduğu ifadenin tutanağını yayınlaması gerekir.
Onlar bunları yaparsa, o zaman da dönüp mahkemeye neden bomba atmaktan ve katliamdan tutuklamadınız diye sorarız.
Beni, AKP hükümeti ile medya arasındaki bu koordinasyon kuşkulandırıyor.
Sadece bakan konuşmuş olsaydı ya da sadece Hürriyet yazmış olsaydı, bir hata yapmış olabilirler derdik ama böylesine bir uyum insana hatanın ötesinde bir şeyler olabileceğini düşündürüyor.
Bilmediğimiz bir şeyler mi oluyor?
Bir şeyleri saklamak için işbirliği mi yapılıyor?
Bu arada, PKK bir açıklama daha yaparak Güngören olayıyla bir ilgisi olmadığı konusunda ısrar etti.
Daha şaşırtıcı olanı ise Alman istihbarat Teşkilatı başkanının Bild gazetesine bir demeç vererek, bunun PKKnın işi olmayabileceğini söylemesiydi.
Alman istihbarat Teşkilatı neden bir başka ülkedeki bir patlamayla ilgili açıklama yapsın?
Bir istihbarat teşkilatının böyle tuhaf bir iş yapması için çok önemli bir nedeni olmalı.
O neden ne?
Sadece bakanın iddialarına, Hürriyetin yazdıklarına, PKKnın açıklamalarına, Almanların sözlerine dayanarak durumu anlamaya çalışmakla yetinmedik elbette.
Arkadaşlarımız Türelinin oturduğu mahalleye gitti, akrabalarıyla ve mahallenin muhtarıyla görüştü.
Bombacı ailesiyle birlikte yaşıyordu.
Kandilden geldiği, Silopiden girdiği söyleniyordu ama mahallenin muhtarı, beş yıldan beri bu mahallede oturuyor diye ikametgâh ilmühaberinin üstüne el yazısıyla not düşüyordu.
Sanık bir tekstil firmasında çalışıyordu.
Bordro dökümleri vardı.
Kandilde bulunduğu iddia edilen dönemde yattığı hastanenin kayıtları bulunuyordu.
Bu işte bir tuhaflık hissediliyor.
Türeli belki gerçekten suçludur, bunu bilemeyiz.
Ama içişleri Bakanı ile Hürriyetin kanıtları ve ifadeleri mutlaka göstermesi gerekiyor.
Aksi takdirde bütün bunların bir plan dahilinde yapıldığı, birilerinin insanları kandırmak için özel bir senaryo yazdığı kuşkusundan kurtulamayacak hiç kimse.
AKP, asıl suçluyu saklamak için gizli anlaşmalar mı yapıyor?
Şu sırada dokunulmaması gereken bir asıl suçlu mu var?
Hürriyetin yayınladığı ifadenin tutanağı nerede?
O tutanak varsa mahkeme onu niye göz ardı etti?
Taluya, sanığın Silopiden bir başka bombacıyla birlikte giriş yaptığını kim söyledi?
Bu iddianın kanıtı ne?
Türeli katil mi yoksa bir senaryonun kurbanı mı?
Bombayı o attıysa niye bombacılıktan tutuklanmadı?
O suçsuzsa, asıl suçlu kim ve nerede?
Adaletin amacı suçsuzları korumaktır.
Komploların amacı suçluları saklayıp suçsuzları mahkûm etmektir.
Adaletle mi, komployla mı karşı karşıyayız?
Güngörende ölen masum insanlara, o insanların acı içindeki yakınlarına, öfkeyi ve ıstırabı ruhunda hisseden milyonlarca insana karşı bir sorumluluğumuz varsa, bu sualin gerçek cevabını bulmak zorundayız.