tarifsiz bir iç sıkıntısının ağır isi
çıkıyor hücrelerden dışarı
buluşuyor havada
sigara dumanıyla
buruşuyor yüzüm
gözlerim kısılıyor
titreyen ellerimden korkan kuşlar
konmuyorlar serçe parmağıma
hayat idame ettirmekten başka
hiçbir işe yaramıyor nefes
yukarda bir gökyüzü var
benden ona ne
bina girişinde hemen bir simitçi
benden ona ne
zihnimi yoran ey sıkıntı
senden bana ne!
uzaklardaki sürüsünden ayrılıp
kendi yolundan gitmiş bir koyun
bitiverse şimdi caddenin tam ortasında
ona çobanlık yapmadan
kaval çalsam sadece
geçmez yine de bu sıkıntı
geçmez.
önündeki şey aynıysa bir çift gözün
açıkken ve kapalıyken
tehlike çanları çalıyordur.
bu, bu demek.
evet.
kulaklarım yerinde ama bak çok şükür
uğultuları duyuyorum her bir an
yaz ve kış ve tüm baharlar top peşinde koşturan bir çocuk vardı. acıktığını hava karardıktan sonra hatırlardı. kötülük yoktu hiç içinde. iyi de arkadaşları vardı. kavgaya tutuşurdu ara sıra. tabi ya. sümüksüz yarasız kansız ve kavgasız çocukların olamayacağı zamanlardı. top peşinde koşardı. terlerdi.düşerdi. kanardı. yaralanırdı. bir gol attı mı hiçbir şey hatırlamazdı.
o çocuğu
karşına diksem şu an
tarifsiz iç sıkıntısı,
verirdi ağzının payını.
ben yorgunum ama...
a)şimdi git nolur!
b)siktir git lan!!