“Kadına Şiddet”, “Kadının Özgürlüğü” ve “Kadın Hakları” söylemleri üzerinden aile yapımız ve toplumsal değerlerimiz ciddi bir tehdit altında. Bu konudaki küresel çalışmaları anlamadan kadını da aileyi de kurtarmak pek olası değil. Kitleler bilgi/veri bombardımanına tabi tutularak sağlıklı düşünmeleri engelleniyor. Ve istenilen şekilde düşünmeleri sağlanıyor. Kadına şiddet çalışmaları bunun örneğidir.
Kadınlarla ilgili araştırmaların objektifliği ciddi anlamda tartışmalıdır. Kadına şiddet ile ilgili anketlerin soruları kadını yönlendiren içeriklerle doludur. Örneğin “Her kadın şiddet gördüğü bir gerçektir. Bunu siz de yaşamış olabilirsiniz. Sizi rahatsız eden her şey şiddet tanımına girer…” gibi arzu edilen sonucu elde etmeye yönelik paket sorular vardır.
Dikkat çekici bir nokta da şudur. Şiddet ilgili yapılan araştırmalarda aile içi cinayetlerde kadının neden olduğu cinayet oranı erkekten daha fazladır.[1] BM'nin 2013 Küresel Cinayet Raporu'na göre bir yıl içinde dünyada 437 bin cinayet işlenmiş. işlenen cinayetlerin cinsiyet dağılımına bakıldığında 344 bin erkek öldürülürken, 93 bin kadın öldürülmüş. Erkekler kadınlara oranla 4 kat daha fazla cinayete kurban gitmiş.[2]
Buna rağmen yine de sonuçlar kadını mağdur, erkeği zalim gösterecek şekilde özellikle yorumlanır. Neden mi? Çünkü kadına şiddet Neoliberalizmin SATTIĞI bir metadır.
Neoliberalizmin altın kuralı “her şeyi satabilirsiniz, yeter ki ambalajı güzel olsun”dur. Neoliberalizm Kadına Şiddet Araştırmaları aracılığıyla feminizmin birey ve özgürlük anlayışını satar. Erkeğin zorba, kötü ve baskıcı olduğunu, tehlikenin aileden gelebileceğini, ailenin çok da gerekli olmadığını... SATAR...
Gözlerden kaçırılan şey şudur. Kadına şiddet söylemlerinin amacı, din ve muhafazakârlığın erkek şiddetini tetiklediğini kitlelere benimsetmektir. Sonraki aşama da bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri yapmak için iktidara baskı yapmaktır. Bu gerekçelerle yakın geçmişte TCK’dan “edeb, namus, ahlak” gibi kavramlar erkek egemen kültür ögesi oldukları gerekçesiyle kaldırılmıştır.
Kopartılan gürültüye bakacak olursak geleneksel değerlerin olduğu ülkelerde ve ülkemizde şiddet Batı dünyasından çok çok fazla ve bunun nedeni de din ve geleneğin neden olduğu ataerkil kültür. Oysa gerçekler hiç de sanıldığı gibi değil.