ben bu yazıyı öylesine yazdım

entry2551 galeri
    2200.
  1. aylık iç döküşlerimden birini yapiciğim, siz takılın. ehehhehe..

    kendimi bi tuhaf hissediyorum bu aralar. hep kendi kendime derdim; mutlu olmasam da olur, nötr kalsam yeter. yani en azından yatıp tavana bakarken düşünecek derdim olmasın. işte bi kaç gündür öyle hissediyorum. mutlu değilim ama üzgün de değilim. zaten mutlu olmamak üzgün olmak demek değildir. sıfırı hep unutuyoruz. aslında güzel sayı sıfır.. can yakmıyor eksiler gibi.

    inanılmaz bir umursamazlık sardı, belki de ondandır. annemin, abimin kızınca, tükürür gibi "umursuz!" deyişlerini duydum kulaklarımda şimdi. ben olsam çocuğumun umursamaz olmasına üzülmezdim. beni umursamıyorsa, başkalarını da umursamıyordur. umursamadığın insan senin canını ne kadar acıtabilir ki ailen değilse? hani öyle ki onlar hararetle bi şeyler tartışırken şeftalinin tüyleri kütikula tabakasının uzantısı mıydı? diye düşündüren bir umursamazlık. eskiden olsa ağlardım. eskiden dediğim de geçen hafta falan. lol*.

    ulan bi de durup durup diyorum ki kendi kendime "beni neden sevmedi?" boş ulan o adam. karton kutu ya. vursan bırak ses çıkarmayı, hofffft diye içine çökecek. allah korumuş da sevmemiş işte. bugün feci imana geldim. kendime de kızıyordum "üzüldüğün şeye bak, beyinsiz!" diye ama artık kendimi de affedip azat ediyorum. insan denen varlığın bug ı sevilmek istemek olsa gerek.

    bugün babama alıcı gözle bi baktım. iki saniye kadar. uzun zamandır o kadar uzun bakmadım sanırım. yaşlanıyor. yaşlandıkça korkuyor. o da biliyor çünkü, yalnız kalacağını... saçlarının yanları beyazlamış, tepe zaten kel. göbeği kocaman ama hala çok yemek yiyor. ben siroz oldu falan sanmıştım geçen sene, korkmuştum. değil ama.

    bazen tanışıp muhabbetimin koptuğu insanlarla kafamın içinden kendi kendime sohbet ediyorum. söyleyemediklerimi söyleyip rahatlıyorum. mesela bi arkadaşa merhaba dediğimi hayal ediyorum. o da ooo naber diyor. biraz muhabbet ettikten sonra konuşmadık uzun zamandır, aramadın sormadın diyor. ben de diyorum ki çünkü seninle konuşabildiğimiz iki konu var: ders ve gizem.* gizem bizim tanıdığımız tek ortak arkadaşımız ve tam bir ikiyüzlü şımarık piç. ve sen ona hayransın. işte bu yüzden arayıp sormuyorum. ben gizemden bahsetmek istemiyorum.

    bence ben kendi kendime daha güzel muhabbet ediyorum başkaları ile konuşmaktansa.

    kitap okuyasım var. kitap okumam lazım başkaları için de. yarın halletmem lazım.

    internetim olsun snap atarım diyordum. var artık ama snapchati sildim. bazen bi şeylerin hayali kendisinden daha güzel oluyor. kurduğum hayale sokayım ayrıca. hayale bak.

    hayal demişken annemle anlaştım, kendi evime çıkarken kupalarımı da götürüyorum. beş tane oldular. bi tane daha alırsam tezgaha konan altılı kupa şeysini doldurabilirim. kupalar çok güzel. ve en sevdiğim eşyam da bardak altlığım. aynısından abimde de var. aslında ondaki de bende duruyor. zaten o aldı. nereye gidersem gideim çok minnoş bir evim olacak. küçük tencereler.* tencerelerin hikayesi başka. neyse..

    böyle işte.
    5 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük