Hayatın sıkıcı yanlarını kafaya takıp kendimizi derbeder zannediyorduk.
Derbeder eden hayatın içerisinde olmaması gereken sorunlarla uğraşırken ilkokul çocuğu olup mutluluğun resmini çizmek istiyorduk.
Hayat psikolojimizi bozuyordu.
Hava boşlukları istiyorduk ondan ama o hep bedenimizi kafamıza kadar kara sulara sokuyordu.
Herkes gibi mutsuzduk.
Mutsuzluk ceplerimize ruhlarımıza ve olmayan hayat garantilerine yansımıştı.
Elektronik eşyalara sunulan garanti süreleri bize verilmemişti.
Hayata garanti bir umut beslemiyorduk.
Yinede tohumda olsa elimizde bir kaç kırıntı vardı.
Etrafımızda yaşayanların sıkıntılarını dinlediğimde kendimin şımarık bir somurtkan olduğunu fark ettim.
Yalancı hüzünlerimi yazıyordum,
Dünyanın yükünü çekiyor zannediyordum kendimi.
Alkolü seven bir yazarın kendi dünyasını anlatması artçı sarsıntıları deprem zannetmesiydi.