benim için uzunca bir süredir cevabı muallakta olan bir soru üzerine tekrar düşünmeye sevk eden başlık.
vatan ne demekmiş diye açıp tanımına bakıyorum ve diyor ki:
Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası. bakın dikkat edin, 'yaşadığı' diyor. ee yaşayamadıktan sonra ne anladım ben o işten?
'vatan sadece toprak parçası değil işte şöyle mükemmel şöyle bilmem ne' şeklindeki demagojilere karnım tok. vatanın tanımı yukarıda duruyor. ben vatansız biri değilim ama bu soru gerçekten her insanın kendine sorması gereken bir sorudur ve insanların önceliklerini bu sorunun cevabına göre yeniden şekillendirmesi gerekir diye düşünüyorum. 'şimdiye kadar şehitlerimiz boşuna mı öldü çanakkale'de yeaa' diye de çemkirmeyin elbette boşuna ölmediler kutsal saydıkları bir amaç uğruna öldüler ve bize bu topraklar üzerinde yaşamayı bahşettiler. bunun için ne kadar teşekkür etsek az da olsa şunu da hatırlatmak gerekir ki herkesin kutsalları aynı olmak zorunda değildir ve insanlar şu kısacık ömürlerinde bu kutsallardan sıyrıldıkça daha mutlu ve mesut olacaklardır. bazen öyle bir abartıyorsunuz ki sanırsın bu tanrının emri toz kondurulamaz derecede mühim bir şey. tekrar ediyorum ben vatansız değilim elbetteki şanlı ve şerefli, mazlumların temsilcisi olan ülkemin yanında yer alırım gidipte ingilizleri tutmak yerine; fakat her savaş çanakkale destanında olduğu kadar haklı, kutsal ve şerefli değildir. örneğin istanbul'u işgal değil de fethettiğimizi söylemek vatanseverliğin bir esasıymış gibi davranılıyor. nasıl ki nefs-i müdafaa insanın en doğal hakkıysa topraklarını savunmak da bir ülkenin en doğal hakkı olduğundan çanakkale'nin yeri benim için ayrıdır elbette. sınırlar değişir, eskiden orta asya yurdumuzdur sonra anadolu yurdumuz olur. bakarsınız yüzyıllar sonra amerika bizim vatanımız olur. bu sebeplerden ötürü toprak için can vermeye karşıyım.