Artık siz gücünüz yettiği nispette Allah’tan hakkıyla sakının, (O’nun öğütlerini kabul kulağıyla) dinleyin, (emir ve yasaklarına) itaat edin ve (size verdiği rızıklardan bir kısmını,) nefisleriniz için (mal ve evlattan) daha hayırlı olan bir şekilde (O’nun emrettiği yerlere) infakta bulunun! Her kim nefsinin cimrilik hırsından korunur (da, Allah yolunda infaka muvaffakkılınır)sa, işte ancak onlar, felah (ve kurtuluş)a erenlerin ta kendileridir!
Sa’id ibni Cübeyr (Radıyallahu anh)`dan rivayet edildiğine göre; “Allah’tan hakkıyla sakının!” (al-i imrân: 102) ayet-i kerimesi nazil olunca, sahabe-i kiram ayakları şişinceye ve alınları yara oluncaya kadar ibadete başladılar. Sonra Allah-u Te’ala Müslümanlara bir kolaylık olmak üzere bu ayet-i celileyi indirerek, birinci ayet-i celilenin hükmünü neshetti ve müminlerin, güçlerinin yetmeyeceği şeylerle mükellef kılınmayacağını beyan etti. Gerçi burada bir nesh bulunmadığını, ancak bu ayet-i kerimenin, bir önceki ayet-i celiledeki icmalin tafsili (; kısa ve kapalı ifadenin açıklaması) olduğunu söyleyenler de vardır.