Gel git zamanıydı.
Gel gitler yaşanıyordu.
Suları yeryüzünün,çekiliyordu.
Kanımız terk ediyordu sanki damarlarımızı.
Maviye döndüğüne şahit olduğumuz kırmızı renk bizi evden atacak gibiydi.
Bedene mezar bulmak kolaydı ama ruh ele avuca sığmadığı gibi misafirdi sanki bütün alemlerde.
Kulağımıza bir şeyler fısıldıyorlardı.
Sonra şaka yaptık diye bizimle dalga geçiyorlardı.
Hayatın ıslığı zannediyorduk rüzgarların çaldığı yaprak seslerini.
Sonuna geldik zannetmiştik her şeyin.
Göz yaşı dökmeye hazırlanırken iklim yağmur bulutlarını dağıtıyordu.
Açık havayı çok seviyorduk ama karanlıktan çıkan gözlerimiz gündüzü yadırgıyordu.
Rest çekiyorduk hayata.
Bitiyorsa bitsin bitmiyorsa bizi rahat bırak.
Öyle ortalarda bizi dolaştırma.
Keskin uçlu yaşamın içerisinde en azından sonumuzu düşünmeden kalan bir kaç zamanı kafamıza göre harcayalım.
Gel gitler bizi de alıp götürecekse başka alemlere ona bir sözüm yok.
Ama her seferinde etrafımızda gezinip kalemimizi kırmayıp bizi süründürecek ise;
Yapma hayat en azından son isteğimiz olan bir kaç milyoncuk nefes alma özgürlüğümüzü bize bağışla.