O fabrikalara o suriyelileri yerleştirenlerin beyanı.
Bakın devlet hangi kafayla yönetiliyor anlatayım size.
Şimdi bu suriyeli pislikleri ülkemize getirdiler.
Mülteci kamplarına yerleştirdiler.
Eyvallah.
Mülteciye kapımız açık.
Bu hem uluslararası hukukun bir gereği hem de insanlık ödevi.
Ama sonra ne olduysa bu mülteciler kamplardan çıkıp türkiye'ye yayılmaya başladı.
Bakınız dunyada başka ülkelerde de mülteciler var.
Ama bu mültecilerin kampların dışına çıkması yasak.
Ama bizimkiler plajlarda nargile içiyor.
Her neyse.
Bu mülteciler şehirlerimize yayıldı.
Çakallara gün doğdu.
Sigortasız ucuz iş gücü düşüncesiyle bunlar işletmelere alındı.
Devlet de buna göz yumdu tabi.
Ama sadece göz yummakla kalmadı bizzat kaymakamlıklar, ilce sınırları içindeki fabrikalara suriyeli işçiler göndermeye başladı.
Yani türkiye cumhuriyeti'nin kaymakamları iş ve işçi bulma kurumu şube müdürü gibi çalışmaya başladılar.
Müşterim olan bir fabrikada da durum böyle.
Yaklaşık 50 tane suriyeli çalışıyor.
Tamamı sigortasız.
Çünkü suriyelilere sigorta yapılamıyor.
Bu fabrikaya çalışma bakanlığından denetime geliyorlar.
Suriyelilerin sigortasız çalıştıklarını biliyor ve göz yumuyorlar.
Burada işletme sahibinin bir suçu yok.
Çünkü suriyelileri ona gonderen devletin ta kendisi...
Ama gel gelelim iş kazası olduğunda da direk devlet buna çöküyor.
Geçen suriyeli bir işçi kaygan zeminde düştü kafası patladı.
Birkaç da kırık var.
Hemen işletme için soruşturma başlatıldı.
Fabrika sahibi kaymakama gidip "bunları siz gönderdiniz nolacak şimdi" dediğinde de kaymakam efendi "valla bizde ortam böyle yarraaam" şeklinde cevap vermiş.
Ne bileyim abi demiş.
Şaka gibi.
Rize'de çay toplayan işçi simsarı kafasıyla ülke yönetirsen olacağı bu işte.
Koca bakan çıkmış dediği lafa bak.
Geçen de bir başka bakan çıkıp "adil öksüz'ü infaz etmiş olabilirler" diye açıklama yapmıştı.