Bir anne çocuğunu emzirirken diğeri morgda çocuğunu öpüyor.
Bir erkek içip içip sızmışken ve dilinden her şey vatan için sözleri düşmezken bir yerde bir ERKEK her şeyini vatan için veriyor.
Bir çocuk mutlu bir biçimde televizyon izleyip anne babalarının vizyonsuz eğitimlerine maruz kalıp at gözlüğü ile hayatlarına devam ederken başka bir çocuk acaba yarın hangi arkadaşımı ölürken görürüm acaba hangi seksek oyun alanına minik taşlar yerine bomba düşer diye düşünüyor.
Bir erkek saçları ve kaşları yok diye bir kadına onun aykırı olmak için yaptığı şeyleri gösterip dalga geçerken o kadın önündeki taksiye atlayıp kemoterapi seansına gidiyor.
Bir kız annesine babasına lanet okuyup beni hiç anlamıyorsunuz sözleriyle onları küçümserken annesini ve babasını kaybetmiş bir kız ağlayarak yıldızlara yalvarıyor ailesini geri vermesi için.
Bir baba kızı arkadaşları yanında mağdur düşmesin diye canını dişine takıp usanmadan yorulmadan çalışırken bir baba kızını satıp para kazanıyor.
Ve daha niceleri...
Hayat gerçek ile hayal arasındadır zaten. Yürürken geçene zaman denir. Çekilene acı. Gece her şeyi örtmesiyle tanınır ama acıyı açığa çıkarır tuttuğu gibi.
Geceye bir acı bırakmak sadece yazı yazmaktır. Kelimeleri mermi gibi namluya sürüp kendi kafana sıkmaktır.