Varoluşçulukta denir ki insan yapacağı seçimlerin sonucuna katlanmalıdır. Diğer bir varoluşçu deyişle, özgürlük sorumluluk gerektirir.
Tembellik ayıplanamaz, yalnız tembelliği seçen insan tembelliğinin sonuçlarını peşinen kabul etmelidir. O sonuçlarla mücadele edip etmemek de yeni bir seçim olacaktır.
Ben yaşam tarzı olarak benimsenmiş bir tembellikten değil, hedeflerle ilişkilendirilmiş tembellikten yanayım. Hayatta elde etmek istediğimiz her şey belli bir çaba gerektiriyor. Bu yüzden, hedeflediğim şey her neyse onun için çabalamalıyım. Bir aile kurmak, bir insanı kazanmak, bir davanın kavgasına ortak olmak hep çaba gerektirir. Freud der ki "sevebilen ve çalışabilen bir insan psikolojik olarak sağlıklıdır." Yaptığımız her ne olursa olsun o şeyi sevebilmek ve bir şeyler uğruna çaba sarf etmek sağlıklı bir ruh hali için gerek şart.
Yine Freud diyor ki "geriye dönüp baktığımda en güzel yıllarımın mücadele içinde geçen yıllar olduğunu gördüm." Bu açıdan ben de bir şeyler için uğraşıyorum. Bir meslek edinmeye çalışıyorum, kalıcı arkadaşlıklar kurmaya çalışıyorum, iyi bir aile kurmaya çalışıyorum. Her amacıma ulaştıkça - ya da elimdeki amaçlar azaldıkça- yeni amaçlar ediniyorum. Bazen de hayat önüme amaçlar getiriyor, bunları reddedip etmemek de benim elimde.
Ancak beni mutlu etmeyecek kazanım için, mesela ihtiyacımdan fazla para kazanmak için çabalamam. Bir şeyler kafi geldiğinde tempomu yavaşlattığım çok olmuştur. Aslında ben para kazanma heveslisi insanları da ayıplamam. Dediğim gibi; insanların kendilerini hayata tutacak bir amacı, bir mücadelesi olmalı. Ticari hayat içinde varlık göstermek ve yükselmek için gayret ve azimle çalışmak insanların kendilerine edindiği bir amaç olabilir.
Fakat amacına ulaşmak için kendi gayretini kullanmak yerine diğerlerinden nemalanmak... illa bir şeyler ayıplanacaksa tembellik veya çalışkanlık değil, işte bu ayıplanamalı.