sadık ustanın senelerdir denemesine rağmen bir çocuğu olmaz. bir gün artık o kadar içlenir ki "çocuğum olsun g.tümü vericem" der. resmen adak adamıştır. kısa bir süre sonra da nur topu gibi bir çocuğa kavuşur. tabii hemen aklına adadığı adak gelir. ne yapıcam şimdi ben diye kara kara düşünürken o sırada yoldan geçen kör bir adama takılır gözü. adamı daha önce hiç görmemiştir, belli ki buranın yabancısı ve üstelik de kördür. bundan daha iyi bi fırsat olmayacağını düşünerek adamın yanına gidip durumu anlatır. kör adam sadık ustanın teklifini kabul eder ve işi halletmek üzere bir dağın başına giderler. sadık usta adağını yerine getirmenin mutluluğuyla kör adamla vedalaşacakken kör adam: "güle güle afyonlu terzi sadık usta" der. sadık ustanın başından kaynar sular dökülür:
+ adımı nereden biliyorsun?
- yıllar önce bir adak adamışsın ve onu yerine getiriyorsun demek ki yeminine sadık birisin diye tahminde bulundum
+ peki ya terzi olduğumu nereden biliyorsun?
- gözlerim kör ama hislerim de bir o kadar kuvvetli. pantolonunu indirirken dikişlerin çok sağlam olduğunu fark ettim oradan tahmin ettim.
+ peki afyonlu olduğumu nereden biliyorsun?
- e göt de kaymak gibiydi.