Atatürk bu sözleri söylediğinde Türk halkı 600 Yıllık bir imparatorluğun son 300 yılında yobazlık, dincilik, bağnazlık, cehalet vb. sebeplerle çökmüş bir devletin bu 300 yıl boyunca açlık, sefalet, fakirlik çekmiş, eğitimsiz bırakılmış, dibi dahi konuşturulmayan, din ile asimile edilerek Araplaştırılmaya çalışılan çaresiz bir millet vardı ortada!
Ancak bu millet malını, canını, çocuklarını, yediği bir avuç buğdayına her şeyini feda ederek Atatürk ile birlikte bu devleti kurdu. Yüz yıllar süren sefalet, baskılar, eğitimsiz bırakılma vb. her şeye rağmen Namusunu, Şerefini, Haysiyetini, Türklüğünü asla kaybetmediğini Atatürk'e gösterdi. Atatürk'ün yegane motivasyon kaynağı da bu milletin bu durumu idi!
Ancak günümüze bakıldığında bu toprakların halkının yaşadıkları devleti göz göre göre bilerek ve isteyerek yıktığını, hatta bir de üstüne sokaklarda böğüre böğüre bunu kutladığını, göz göre göre içinde yaşadıkları ülkeyi açık ve net şekilde önce insanlık tarihinde görülmemiş bir iç savaş, peşinden karşılıklı etnik temizlik beraberinde bütün dünyanın da içine müdahil olacağı 3. Dünya savaşı ölçülerinde bir savaş ve bu savaşla gene bütün leş kargalarının bu ülkenin üstüne üşüşmesi ile lime lime, iliklerine kadar parçalanmasına gönüllü öncü oluyorlar.
Bizim insanımız doğru düzgün ne kitap ne gazete okur. Gazete alsa dahi başlıkları okur, bunları slogan gibi tekrarlar! Ancak içeriği hiç bir zaman okumaz. 1 Yıl boyunca günde 15 dakika ayırıp 4-5 köşe yazarı okuyan insan 2 yılın sonunda kendini bu yazıların etkisi ile 200 kadar kitap bitirmiş halde bulur.
Bizim insanımız kendi dili dışında dil bilmez! (Hatta kendi dilini dahi doğru düzgün, yeterli şekilde kullanamaz, okuyamaz, anlayamaz) Bilmediği içindendi ülkesinde ona verilen 3-5 TV haber programı vs. ile bütün dünyayı anladığını sanır.
Oysaki bütün dünyada onun farkında dahi olmadığı büyüklüklerde bir satranç oyunu dönmektedir. Etrafında koca bir kasırga ve bu kasırgadan doğan koca bir hortum her an onu içine çekmek için adeta yanı başında beklemektedir!
Cahil ne olup bittiğinden zerre haberi olmadığı halde, bir de bütün dünyaya karşı bir zafer kazandığını sanarak çığlık çığlığa sokaklarda kutlama yapmaktadır.
Zafer kazandığını sanırken aslında yaptığı tek şey farkında dahi olmadan hemen yanı başında bekleyen koca hortumun içine gönüllü oral dalmaktır. Kendisini bir imparatorluk sansa da kendini bile bile getirdiği nokta aslında bir karıncanın bir horum karşısında olan gücü kadar dahi değildir.!
Bu hortumu durdurmaya çalışanları ve/veya durdurabilecek olanları da taşlamaya, yakmaya, kesmeye, afaroz etmeye kalkar, saldırmak ve zarar vermek için elinden gelen her şeyi yapar! Yani kendi eli ile elinde son kalan silahını, tek kozunu bizzat kendisi yok etmektedir!
Ancak klişe ama her daim geçerli bir söz vardır! "Her Toplum Hak Ettiği Gibi Yönetilir". Yönetilmek demek yaşam demektir. Bu çok ince çizgi en ufak bir terazi şaşması ile yaşam ile ölüm arasındaki fark kadar çok keskin ve geri dönüşü olmayan bir sonuç yaratır!
Buna bile bile gönüllü lades diyenler de başlarına gelecek her şeyi sonuna kadar hak etmektedir!
Bütün bu uyarılara rağmen hala inatla tam tersini yapan ve sorgusuz sualsiz her kesin peşinden koşan bu insanlara ÇOMAR demek sonuna kadar doğdurur.
Bu insanların da zamanında Başbuğ Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ÜN "Zekidir, Çalışkandır" vs. diye överek onurlandırdığı millet ile hiç bir anlamda en ufak bir bağı dahi yoktur....