tez canlıdır, acele eder. acelesinden sebep telaşlanır, etrafındakilerin de iki ayağını bir pabuca sokar. karısı yamak görevini üstlenir. en çok o yorulur, adam sinirlenmesin diye bir sağa bir sola koşturur, zaten hiç istememiştir mangal yapılsın çünkü etraf batacak, temizlik işi gene ona kalacaktır.
adam ise üstte atlet, elde gazete var gücüyle yanan kömürü köze döndürecektir. öyle başında durulsun, izlensin istemez. yanına geleni "kaç duman rahatsız eder" yahut "aman üstüne sıçrar" bahaneleriyle başından savacaktır.
arada bir kafasını masaya çevirecek, masada eksik gedik var mı kontrol edecektir. yamak karısıdır ya, kusur varsa kabahatli odur.
- hanıım domatesler nerde?
+ bey yanında ya işte torbanın içinde.
- e, kes madem şunları ortadan. atalım bunları da mangala. zeytinyağlılar nerde?
+ getirecem bey acele etme hele etler pişsin.
- yahu sen hazır et bunlar iki dakikada hazır , getir şu fön makinasını sen...
- temiz tabak ver yanıma
- ha rakımı getir bir de
- buz çıkardın mı
- fön makinası nerde kaldı
- he tak bakim onu şu prize
- sen tabakları koy yavaş yavaş masaya ama bak etler soğuyacak (daha atmamış bile)
- havlu getir gelirken, terimi sileyim
+ e buyur bey getirdim
- ha aferin silsene şu alnımı güzelce
- maşayı gördün mü?
+ ....
aslında pek bilmez mangal yakmayı ama sorsan bu işin piridir. et az mı pişmiş, yanmış mı tabağındaki, hooop alır elindeki maşayla, değiştirir bir başka etle. o da mı yenecek gibi değil ilahi, vardır elbet bir sebebi.