zaman zaman çoğumuzun aynı hataya düştüğü birbirimizi kategorize etme işi. dahası bunu zeki insan olma ile bağdaştırma gafleti. çağımız hastalığıdır ve kategorisizseniz yalnızlığın başkentindesinizdir.
mesela tip ve endamınıza bakıp kahveyi sade çayı şekersiz içebileceğiniz diyetlere inanmamanız televizyon izlemeyi ve alışverişi sevmeyebileceğiniz az konuşan kuaförleri tercih ettiğiniz hatta konuşmak yerine dinlemeyi daha çok sevdiğiniz yalnız kalmaktan korkmayan insanlar hakkında kötü konuşmayı sevmeyen birisi olmanız kısacası sizi tipiniz dahilinde bir gruba koyamıyorsa insanlar iticisinizdir.
mesela suriyelileri seviyorsanız hayırcılarında evetçilerinde aynı kaybedenler olduğunu düşünüyorsanız idealize edilmiş şöyle afiili birkaç cümleniz yoksa fikirleriniz dağınıksa sizi dünyanın en entellektüel beş cümlesiyle özetleyen şöyle en kralından bir felsefi kuram veya edebiyat ve sanat akımı, herhangi bir müzik tercihiniz ait hissetiğiniz bir grup veya herhangi bir siyasi kimliğiniz yoksa kategorize edilemiyor ve itici oluyosunuz. inanç sahibi olmanın bile moda veya demode olduğu şizofrenik zamanlardayız.
herbirimiz bir istatistiğin verileriyiz çünkü. yemek yediğimiz gezdiğimiz yerler tercih ettiğimiz markalar o istatistiklerin sonuçlarına göre bir aidiyet bir kimlik kazandırıyor bize ve gerçek şu ki insanlar kategorize edemediklerinden korkar ve uzaklaşır hale geldi.