depresyonu algılamakla ilgili iki temel sorun söz konusudur:
öncelikle toplum içinde çoğu kez depresyondaki kişi bu konuda deneyimi olmayan kişiler ya da yakınları tarafından yanlış algılanmakta,durumun ciddiyeti tam anlaşılamayabilmektedir.bunun sonucu olarka depresyondaki kişiler çevrelerinden yeterince yardım göremeyebilirler.dperesyondaki kişi ise çektiği sıkıntıların yanı sıra anlaşılamama, rahatsızlığını abartıyor gibi görünme, sanki depresyonunu yenmek için yeterince gayret etmiyormuş gibi suçluluk duyguları hissetmeye ve daha güç durumlar yaşamaya başlar.
bazı kişiler ise bizzat kendileri hiç bir çevresel söylem olmaksızın depresyonu kendilerinin yenmesi gereken bir sorun olarak algılar ve bu nedenle kendilerine önerilen ilaçları kullanmaya şiddetle karşı çıkarlar.
diğer önemli sorun bir sorun ise; depresyondaki bir çok kişinin tıbbi yardım ve destek alma arayışında olmamasıdır.depresif bireylerin ancak %15-20 'si tedavi için başvuruda bulunurlar ve maalesef bir kısmı da başvurduklarında depresyon tanısı almazlar.
çünkü çoğunlukla depresif bireylerin klinik görünümünde baş ağrısı,sırt ağrısı,el kol uyuşması,halsizlik,yorgunluk bitkinlik gibi şikayetler ön plandadır .süreç bu bireylerin ruh sağlığı dışında kalan sağlık dallarına , kuruluşlarına başvurması ve çoğunlukla tanı almamalrı ile sonuçlanır.
böylelikle bir çok depresif birey mutsuz, umutsuz,çaresiz, hayattan zevk almadan yaşamlarını sürdürürler.
ancak depresif süreç içinde yaşamak yüksek tansiyondan, şeker hastalığına, kalp hastalıklarına varan ciddi ve geniş bir hastalık grubuna davetiye çıkaran risk faktörlleri arasında kabul edilmektedir.