yaratmaya gayret etmediğimiz sürece yok oluyoruz. yaratmayı bilmediğimiz sürece de sadece yok ediyoruz farkında olmadan.
tüm yaşadıklarımız lusid rüyalara benziyor. hayatımıza etki edebiliyor fakat onu değiştiremiyoruz. başkalarının ellerinde şekilleniyoruz; verdiğimiz tepkiler, yaşattığımız acılar, şahit olduğumuz ölümler bizim hayat temellerimiz oluyor.
ve pasif olamıyoruz olanlar karşısında, aksine çırpınmayan dibe batıyor; hırsla çırpınan da diğer çırpınanları dibe batırıyor.
aslında uzun çubuğu çekmeye bakıyor hayat. tanrı bize ellerini uzatıyor, milyarlarca olasılık sunuyor bize. eğer şanslı biriyseniz uzun çubuğu buluyorsunuz; ama şanssız iseniz ondan nefret etmeye başlıyorsunuz; tarifi imkansız bir kin ve öfke seli..
ve o an araf'ta buluyorsunuz kendinizi.. ölüm ile yaşam arasında. ne yaşıyorsunuz ne de ölüsünüz; yaşayamıyor ya da ölemiyorsunuz.
hapsolduğunuz yerde tıkılı kalıyorsunuz; gün geliyor bedeniniz ölüyor. ama siz bunun ağırlığı altında olası her evrende ezilmeye devam ediyorsunuz; hayatın bu dünyadan ibaret olmadığını anlıyorsunuz. sonsuza kadar yaptıklarınızla yaşayacaksınız.