Bir üstte bulunan yazarın temennisine katılıyorum ancak korktuğum bir durum umarım gerçekleşmez. Türkiye'de her seçim sonrası silahlar patlamış muhtardan tutun da belediye başkanlığı seçimine kadar herkes bir şekilde bu olaylara karışmıştır.
Devlet bahçeli hep şu şekilde anılıyordu. Ülkücü hareketi sokaklardan çekti. Kavgayı yasakladığı hatta teşkilatlarında böyle olanları uzaklaştırdığı ifade ediliyordu. Gezi olaylarında bunu açıkça ifade etti. Hatta kendisini bir karşılama komitesinde uluyarak karşılayan birini uzaklaştırmıştı. Nereye geldik? Masa devirmeler, işi yarım bırakmamalar vs.
Bakın her partinin içinde saygıdeğer insanlar vardır. Hayata bakış açım olarak bilim insanlarının görüşlerine bakarım ne demiş diye. Baktığınızda akşener, Özdağ, halaçoğlu, oğan hepsi akademisyen kökenli insanlar. Ya saldıracağına otur bir dinle. Görüyorum ki tez-antitezden ziyade bunlarda direkt dalma olayı var. Bu insanların görüşlerini bilimsel anlamda çürütseler bari. Neyse gelelim olayın diğer boyutuna. Ülkü ocakları'nın resmi adı eğitim ve kültür vakfı veya dergisi derneği olarak da geçiyor. Hatta eğitimli ülkücüler eskiden ocak kavramında kavgadan ziyade kültür kavramından sıkça bahsederler. Madem bahçeli yıllarca sokaklara inmeyin çağrısı yaptığı ülkücülere tekrar çağrı yapıp saldırılardan vazgeçirmesi gerekmekte.