ee ne oluyor bakınız verince? aramak isteyince bunlardan çok var da konu bu değil. söylenilecek pek bir şey de kalmadı zaten. fazlası hırsi forum dövüşüne döner. yahya kemal'in sessiz gemi'sinde güvertede yazan yazı gibi: herkes memnun ki izm'inden, bir cok seneler gecti; dönen yok görüşünden..
dini değerler ona inanmayanlarla değil dalga geçmek, yaşam hakkına bile saygı göstermezken; bence yanlışı budur demek nasıl dalga geçmek oluyor acep? alemlerin manasını şu aciz insanlara anlatma iddiasındaki din, acizlerin bir kaç lafıyla mı aşağılanmış oluyor?:
bektaşi gene arkadaşlarına uyup* camiye gitmiş. hoca namazın önemini anlatıyormuş: o namaz ki olmazsa olmaz, onsuz cennet olmaz vs. demiş ve en son namaz dinin direğidir deyince baba erenler dayanamamış: hoca bu nasıl direktir ki bir yellenmeyle yıkılıyor?..
bu fıkralar yüzlerce yıl anlatıldı bu topraklarda. aklın, anadoluya göçen türkmenlerin getirdiği şamanizmin, yerli halkın; süryanilerin, kürtlerin, ermenilerin, arapların, rumların zerdüştlüğünün, hristiyanlığının oluşturduğu harmanın kılıç zoruyla veya gönüllü kabul edilen islama eleştirisiydi.
yunus emre bundan 8 asır önce yaşamış bir insandır ama şimdi, şu zamana gelse şeklen islam olmamakla eleştirilirdi. (bkz: büyük engizisyoncu)
konya'da mevlana zamanında meyhanelerde içilen şarabı şimdi içmeye kalkın bakalım ne oluyor. artık mevlana'nın hoşgörüsü değil şekeri kaldı yadigar.
anadolu'yu daha geçen gün çıkan haberdeki bir yaşında kız çocuğuyla evlenme vizesi veren* suudi arabistan'dan ayıran; anadolu'nun en yobazını bile buna isyan ettiren; bu fıkralarla yontulan tahammül kültürü, eleştiriye olan anlayıştı. ama islam'ın orijinali, ne yazık ki suudilerin yaşadığı dindir.
ta ki son 20-30 yıla kadar bu uyum iyi-kötü devam etti. sonraki anlayış, kadına türbanla, erkeğe kumaş pantolonla biçilen esaret özgürlüğüne* bağlılık ve tahammülsüzlüktür. iyi geceler. (bkz: mesnetsiz)