2012'nin sonları, havalar soğuk. twitterda hilal cebeciyi takip etmekten başka gelenin olmadığı güzel zamanlar.
işteydim, twitterda, öyle timeline'da scroll yaparken bir duyuru vardı.
yavru bir kedi, ve bir şarkıcı bu kediyi sahiplenecek birisini arıyor. ben de mention attım ben alabilirim dedim.
hemen geri takip etti beni ve dm'den telefon numaramı verdim.
2 dakika sonra aradı, aman allahım o ne güzel ses, ne tatlı ses...
bu akşam gelip alırsanız kediyi sevinirim dedi.
ben de tamam iş çıkışı gelip alırım dedim.
üsküdar'a indim, kabataş'a geçtim motorla.
tekrar aradım, evin yerini bulana kadar telefonda konuştuk. yanımda bir arkadaşım daha var.
neyse evi bulduk kabataş'ta, daireye kadar çıktık. ben hemen kediyi alıp gideriz dedim. bir de yanımızda getirdiğimiz cd leri imzalatırız en fazl dedim içimden.
yok olmaz buyrun gelin bir şeyler ikram edeyim dedi. arkadaşımla birbirimize baktık.
içeri buyur ettik. o da ne, çilingir sofrası hazır masada.
ne içersiniz diye sordu, bizim arkadaş şoktan, bir çay içeriz dedi.
ben bir dirsek attım. biraz da boş ağızlık yaptım. bir duble içeriz dedim.
ve o masada o sıralar şarkılarını en çok dinlediğim kadınla karışıklı birer duble rakı içtim.
daha sonra kediyi aldım gittim.
kedinin bir kaç resmini ve yeni evinin resimlerini gönderiyordum.
bir gün yine aradı. ghetto'da konserim var çift kişilik. gelirsen sevinirim dedi. bir de ismimin sonuna cığım ekini getiriyordu.
neyse konser oldu, ve o zamanlar iletişimde olduğum bir kızla gittim. kız bilet var sanıyor ben de tabi.
neyse kapıdan girdik, ismimi söyledim girişte, eleman listeye baktı. "buyrun duvardakicivi bey" diyip içeri aldı. kıza karşı bir havam olmadı değil tabi.
bundan sonra bir kaç konsere daha davetli olup gittim.
halen de iletişim de olduğum birisi. ne zaman kedi mevzusu olsa beni arar.