birgün öküz, at, eşek bir sene sonra aynı tarihte aynı yerde buluşmak üzere ayrılırlar. bir sene sonra buluşma yerine önce öküz gelmiş, ardından at. ikisi de perişan haldeymiş. birbirlerine bir seneyi nasıl geçirdiklerini anlatmışlar. öküz; tarlalarda çalıştırıldığından, çok yorulduğundan, pestilinin çıktığından bahsetmiş. at da aynı şekilde çok çalıştırıldığından, yük taşıdığından bahsetmiş. derken eşek gelmiş. eşeğin keyfi yerindeymiş, hoplaya zıplaya öküz ile atın yanına varmış. ikisi hayretler içerisinde eşeğe nasıl bir sene geçirdiğini sormuş. eşek demiş ki "sizden ayrıldıktan birkaç gün sonra bir memlekete düştü yolum. adamın biri yüksekçe bir yere çıkmış, onu dinleyen binlerce insana karşı konuşuyordu. bir şeylerden bahsediyordu. ben de bu sırada bir tepenin üzerindeydim. bilirsiniz kimselerin sesi benim sesim kadar yüksek çıkamaz. birden anırmaya başladım. beni duyan, konuşan adamı dinlemeyi bırakıp bana doğru geldi. el üzerinde tutuldum. çok saygı gördüm." at atılmış, "senin eşek olduğunu anlamadılar mı" diye sormuş. eşek de " yüzde ellisi anladı ama diğer yüzde elliye anlatamadı" demiş.