hayatimda ilk olarak kendimden utanma duygusunu sanirim ilkokul dorduncu siniftayken yasamistim. bir cuma gunu, haftasonu tatilinin baslamasinin sevinciyle, dersi bitirdikten sonra alel acele toplanip, istiklal marsimizi okuyup okuldan firlamistik, ertesi gunu bos oldugum icin ben arkadasimin evine gidip onunla mese alisverisi yapmis evin yolunu tutmustum. apartmana girdim, asansoru beklerken, merdivenlerden inmekte olan sinif arkadasim ismeti gordum, ayiptir soylemesi bu arkadasimizin hep sumukleri akardi ve dersleri hic iyi degildi, sinifta alay konusu olan bir cocuktu.
neyse efendim, ben onu merdivenlerden inerken gorunce icimdem 'acaba bizim apartmana neden gelmis, asansoru bile kullanmasini bilmiyor, sumuklu cocuk' diye geciriyordum, yanima gelince ona sordum; hayrola ismet, sen burada? bir arkadasin falan mi var bizim apartmanda? dedim cocuksu ukalaligimla.
bana aynen su yaniti verdi; ramazancim, biliyorsun ogretmenimiz haftasonu icin cok onemli bir odev vermisti, ama sen defterini ve kitabini okulda siranin altinda unutmussun, ben onlari aldim ve diger arkadaslara sora sora senin adresini buldum, yukari ciktim ve annene teslim ettim, icim razi olmadi pazartesi gunu ogretmenden azar isitmen (ki bu arkadasin evi ile bizim ev arasinda en az yarim saatlik bir mesafe vardir) diye soyleyince, suratim kipkirmizi oldu, o yasima kadar hayatimda hic bu kadar kendimden utandigimi hatirlamamistim, benim biraz once icten ice alay ettigim cocuk, bana yaptigi iyilikle farkinda olmadan beni yerlebir etmisti, hayatimda mutevazilik ve saflik davranisi altinda bu kadar ezildigimi hatirlamam, sagol diye birseyler kekeledim, benim neden utandigimi anlamadan iyi gunler dedi ve burnunu ceke ceke gitti. iste o gun bugundur hicbir insani gorunusuyle degerlendirmemeyi aci bir sekilde ogrendim.