sene 1996. efes pilsen 13 mart 1996 stefanel milano efes pilsen maci'nı kazanıp koraç kupası'nı almış. 80 lerin sonunda 90 larin basinda cocuk olmanın* verdiği enerjiyle, deli-kanlılıkla, umarsızlıkla murat murathanoğlu'nun "kupa biziiim kupa biziiim kupa biziiim" demesiyle çıldırmıştık. öyle ya, ilk kez ülkemiz avrupa arenasında bir kupa kazanıyordu. artık lise bahçesinde basket oynarken kendi maçımızı "top jordan'da" diye değil "naumoski'den bir üçlüüüüm" şeklinde anlatıyorduk.
o zamanları bilenler fastbreak dergisini de bilir mutlaka. her sayısında ayrı bir poster, ayrı istatistikler, ayrı röportajlar... toni kukoç'un, dennis rodman'ın hayatını da oradan öğrenmiştik. inanılmaz kaliteli bir dergiydi yani. ve 96'da efes pilsen'in koraç kupası'nı kazanıp da ülkeye takım elbiseli bir halde döndüğünü eleştiren bir taraftar ismet badem'e bir yazı yollamış, ismet badem de aynı yazıya dokunmadan kendi köşesinde yayınlamıştı. özetle avrupa kupasını kazanmış bir takımın oyuncuları nasıl olur da hava alanında takım elbiseyle uçağa biner? nasıl çıldırmaz? nasıl bu kadar sakin olabilir?
aynı şeyi rüştü'de gördüm hırvatistan maçından sonra. lan penaltıyı kurtarmışsın, takımını yarı finale taşımışsın. sana ne lan diğer oyunculardan? sana mı düştü onları teselli etmek? çıldırsana, zıplasana, embesil embesil hareketler yapsana, arkadaşlarını hırpalasana. centilmenlik ayrı bir şey, herhangi bir zaferi kutlamak ayrı bir şey.
efes pilsen oyuncularının tek tip giyinip defilede yürür gibi öğretilmiş adımlarla yürümelerinin sebebi disiplinden başka bir şey değildi. ama rüştü'nün durumu farklı. bence içinde ne futbol aşkı kalmış, ne hırs, ne de başka bir şey. sadece sosyal bir görev ve para kazanma düşüncesinden başka bir neden yok futbol oynaması için. hala seviyoruz tabii kendisini;