1 haftadır yüzümdeki rosacea benzeri hastalıktan dolayı acillik olmuş, cildiyeden 'özellikle' çağırılmıştım. nedenini önce anlamadım.
ertesi gün doktora gittiğimde ''seni vaka olarak derse sokabilir miyim?'' dedi. ''olur'' dedim. demez olaydım.
sınıfa girdik, 30 kişilik yerli yabancı, kızlı erkekli bir grubun önünde sandalyeye oturdum. ingilizce konuştuk. şikayetlerimi sorup dinlediler. hoca ''evet şimdi muayene edin'' dedi. yaşıtım olan öğrenciler gelip yüzümü inceledi. ama makyajlı, okulun fame'i olan iki tane kız muayene konusunda biraz ileri gittiler. ben de saçıma falan dokunulmasından nefret ederim. iyice utandım, kızardım. neyse o safha da geçti. ''kurtuluyorum'' dedim.
hoca demez mi ''soyun bakalım''. 1 haftadır rahatsızlık sebebiyle banyo yapamayan, kıllı, yağlı ve terli bu vücudu kimsenin psikolojisinin kaldırabileceğinden emin değildim. kıyafetlerimi çıkardım. bu sefer beni bol yağlı hatay döneri gibi bir yandan çevirip bir yandan da vücuduma dokunuyorlardı. bu da yetmezmiş gibi fotoğrafımı çektiler. evet yüzüm de çıkıyordu.
akşam oldu, kütüphanenin ıssız kafesinde otururken muayene sırasında bana galiz hareketlerde bulunan o naif, okulun popisi olan hanımla karşılaştım. utandım, kızarmaktan domatese döndüm. arkama bile bakmadan kaçtım.
şu an banyoda av mevsimi filminin son sahnesinde hunharca keselenen okan yalabık gibi yıkanıyorum.
aylar sonra gelen edit: malum tabibe şahısla aynı yurtta kaldığımı öğrendim. her gördüğümde kızarıyorum. o da bana ''senin şu dönerci kıllarını aldıralım artık'' bakışı atıyor.
yıllar sonra gelen edit: kendisiyle ciddi münasebetlerimiz gerçekleşti.