hırvatistan'la oynadığımız çeyrek final maçının kahramanı ve sahadaki beyni olan milli kalecimiz.
Evet Rüştü bu maçın en iyi oyuncusudur. Yediği gol dahi stratejik dehasının bir sonucudur.
Şöyle ki;
Bir milli takım düşünün ki, teknik direktörü dahi kalkıp da "bizim çocuklar yemeden atamıyorlar" desin, ve, artık trajikomik olarak mı yoksa karamizah olarak mı değerlendirirsiniz, bu iddiasına, oynadığımız son üç maç kapı gibi delil olsun.
Maçın uzatma devresi dakika 119... maç penaltılara kalmak üzere. Ancak penaltılarda şansımız olmayabilir. işte o tarihi dakikada rüştü'nün strateji dehası sahneye çıkıyor, takımın sorumluluğunu ve bir milletin kaderini omuzlarında hissederek hırvatların gol atmalarına izin veriyor. Ne alaka lan manyak dediğinizi duyar gibiyim.
Rüştü gol yemeseydi semih gölü atabilecek miydi? hayır... çünkü gol atmamız için yememiz gerekiyordu.
119. dakikada attıkları gol ile turu geçtiklerine kesin olarak inanan hirvat futbolcuların, sadece iki dakika sonra yedikleri golden sonra kelimenin tam anlamıyla cop sokulmuş göt gibi sahada öylece kalakalmaları, ilk iki penaltının out'a üçüncünün de rüştü'nün ellerine atılmasını sağlamıştır. Çünkü böylesine bir hayal kırıklığından sonra hırvat oyunculardan penaltı atışlarına konsantre olmalarını kimse bekleyemezdi.
Rüştü'nün kurguladığı oyun planı; gol atmak için hemen gol ye, hırvatları çökert, penaltılarda turu geç prosesleri üzerine kuruluydu.
işte Rüştü 119. dakikada hem dehasını hem de tecrübesini ortaya koyarak bu ince zekanın ürünü planını uygulamaya koymuş, kendi isteğiyle gol yiyerek hem takımı ateşlemiş hem de hırvatları eşeğin götüne sokup sokup çıkararak hayattan soğutmuş ve turu geçmemizi sağlamıştır.