Öncelikle aksiyolojik bağlamda hatırlatmak ve üzerinden gitmek istediğim bir konu var: bergson'da ahlakın iki kaynağı. Bergson bu kaynaklardan birisi ananevi olan anlayış. ikinci ise bunun aşılmasıyla varılan, edinilen. Şimdi nietzsche'nin nihilizmi nedir ki bu kadar över? Nihilizm en basit şekliyle onda bir köprüdür. Köprünün bu tarafından geleneksel ve toplumsal olan değerler bulunur. Eğer siz bunların aşılması gerektiğini söylerseniz bunları ilkin hiçlemeniz gerekir. Nietzsche'nin bütün ısrarları bu köprüye adım atmaya ilişkindir. Bu Nihilizm adlı köprüye ikna için onu övmek ve hatta yüceltmek gerekir.
Fakat üzerinden geçilen bir nokta vardır: her köprü iki yakayı bağlar. Biz köprünün bu yakasından ve köprüden bahsettik, ya peki diğer yaka? işte bu nokta atlanır. Nietzsche öncesel olandan yani köprüden bahseder. Ama köprüde kalmak saçmadır, bunu nietzsche gibi bir adam çıkaramadı mı? Elbette çıkardı, tam da bu yüzden bunun aşılması gerektiğini, köprüyü geçmeyi de öğütledi. Bu filozofun amacı "böyle gerekiyor"lar yerine, "ben böyle istedim"leri getirmek. Tabii burada istemedeki istenç salt halde öyle ya da böyle isteyen istenç değil.
Öte yandan onun ontolojik bir yönü vardır ama o da buradan hareketle anlaşılır. Nietzsche "yöntem" yönünden son metafizikçidir. Çünkü metafiziği hiçlemek adına ilkin onun yöntemlerine ve çelişkilerine başvurur. Kendisi her ne değin uzak görülse de -ve bunu söylediğim için kızılacak olsa da- birtakım öncüllerle hareket eder. Konumuz bu değil.
Fritz, Batı metafiziğine karşı duruşu ile phusis'in ötesinden phusis'e kapı açmıştır. O kapıyı geri dönülmemek üzere kapatmamıştır ama. Kendi varlığının sonluluğu ve yetkinlikten uzaklığından ötürü önüne, ardına, içine bir şeyler koyan ya da ötesine ulviyetle kaim varolanlar yerleştiren batı metafiziğini de tıpkı geleneksel değerler gibi hiçleme yoluna gitmiştir. Burada hiçleme tabiri onun Nihilizmini vurgulamak amaçlıdır. Yine burada bir köprü kurduğundan söz edebilir miyiz? Kısmen. Çünkü metafizik spekülasyonlara karşılık çok ısrarcı olmasa da insanın kökensel verilerini göstermiştir.
Nihayetinde bu, varlığında kısmen emin olduğumuz ve söz edebildiğimiz ontolojik köprünün öteki yakası kendisinden sonra gelenler ile yoklanmış ve araştırılmıştır.
Peki ama neydi bu nietzsche'nin derdi? Basitçe izah edeyim: içimizdeki sorular soran ve derslerde veya okumalarda "ya aslında şurası şöyle olmalıydı" deyip "koskoca filozof yanılmış olamaz" diye susan hırçın çocuğu ortaya çıkarmaktı. Nietzsche'nin yeni bir ontolojik anlayış ya da ahlak görüşü ortaya koyduğu falan yoktur, -buraya dikkat- zaten karşı çıktığı tam olarak buydu, "siz kendiniz yapın" diyordu.