ilk tanıştığım filozoftur. Hatta ilk okuduğum felsefi eser de ona aittir: politika. Tabii o günden bugüne hemen hemen hiçbir zaman alanım felsefenin siyasi kanadı olmadı. Ben daha çok metafizik adı verilmiş eseri ve oradan tezahür eden düşünceleri ile ilgilendim. Öyle ya da böyle aristoteles, felsefe ile uğraşan herkesin bir uğrağıdır. Ama o türden basit bir bilme odağı değil, bilakis gerek epistemolojik gerekse ontolojik anlamda hep başvurulandır ve bu başvuru bazen onun üzerinden ilerleme bazense ondan kopuş içindir.
Aristoteles'in en başta zamana ilişkin düşüncelerinin yüzlerce yıl etkisi görülür. Orta çağ ve hatta sonraki dönemlerde dahi birçok zaman görüşü aristoteles'in yapıları içerisinde hareket eder.
Onun kategorileri katılıp katılmadığımız kayda alınmaksızın muhteşem bir zekanın ürünüdür. Saf düşünme sonucudur. Platon'a karşı getirdiği eleştiriler ise, kant ve hegel arasındaki ilişki gibidir.
Aristoteles bunların dışında birçok disiplinin kurucusu olarak görülür, hani ontoloji tüm bilimlerin çıkış noktasıdır ya aristoteles de bu çıkış noktasında büyük bir yer teşkil eder.
Heidegger'in zaman hususunda zımni bir şekilde diyalogta olduğu bir filozoftur kendisi, ona katılmasa da yapısının sağlamlığını görür. Kaldı ki heidegger'in insanı kategorilerle açıklamaya yönelik eleştirisi en başta ona getirilmiş ve etkilerinin ne değin güçlü olduğunu gözler önüne sermiştir.