kazanılan bir spor musabakasında veya kaybedilen de, kim ne yönden bakarsa baksın, görmek istediğini görür.
inançlı bir kesim ki bunların içinde arda turan gibi bir futbolcu da olabilir, bu galibiyeti Allah'ın bir lutfu olarak görebilir.
veya olası bir mağlubiyetimizde bu mağlubiyeti kısfmetsizliğe bağlayabiliriz. şanssızdık deriz.
ancak işe materyalist bakan bireyler ise, karel bruckner'in hatalarını, jan koller'in oyundan düşmesini, çek cumhuriyeti'nin erken havaya girmesini ve bu maçı kazandık ne de olsa zihniyetini, bunlara karşın türk milli takımının gerek norveç, gerek isviçre maçlarıyla hatta klup takımları düzeyinde fenerbahçe'nin sevilla'ya, chelsea'e yaptıklarından sonra kendilerinde gördükleri özgüven ile nasıl olsa çeviricez bu maçı diyerek çeklerden gram korku göstermeden saldırmasının doğal sonucu olarak görebilirler bu galibiyeti...
ne diyelim iki tarafta haklı ancak gerçekten bunu polemik yapmak biraz garip. üstelik her ne olursa olsun arda'nın inancını göstermesi arda'nın bir kusuru değil. kaka' gibi insanüstü bir futbolcu gayet soğukkanlı bir şekilde ve ne yaptıgını bilerek attığı her golden sonra sanki kendisi değil tanrı atmış gibi kollarını havaya kaldırıp şükreder, alex her maça çıkmadan önce oturur çimde tanrısına dua eder, maradona attığı çirkeflik dolu bir el golüne karşı "o benim değil tanrı'nın eliydi, tanrı kazanmamızı istedi" diye kendini ve arjantin halkını inandırır, ancak arda Allah'a şükrediyorum dediği zaman, oynadığı müthiş futbol silinir de fetocu lan bu diye nefret kusulur...