bu kararla bundan sonraki anayasa değişikliklerinin de anayasa mahkemesi üyelerinin danışmanlığında yapılmasının gerekeceği belli olmuştur. artık anayasa değişikliği yaparken sayın padişah hazretlerini, pardon anayasa mahkemesi üyelerini meclis'te özel bir bölüme oturturuz, gerekirse kara kuvvetleri komutanı ve genelkurmay başkanımızı "anayasa değişikliği muhtıracısı" olarak meclis'in özel hazırlanmış koltuğuna oturtup balans ayarını sağlarız. hem mahmut esat bozkurt demiyor muydu:
"türk milleti bir piramide benzer -tabanı halk, tepesi yine halktan gelen baştır ki, bizde buna şef denir. şef otoritesini yine halktan alır. demokrasi de bundan başka bir şey değildir..."
bu karar, bazı insanlar tarafından zorlama tevil çabalarıyla da açıklanmaya çalışılmaktadır. anayasa, anayasa mahkemesi'ne anayasa değişikliklerini sadece şekil yönünden denetleme yetkisi vermektedir. bu şekillerin ne olduğu da 148. maddede açıkça yazılmıştır:
"kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır."
yani neymiş? anayasa değişikliklerinde sadece "teklif ve oylama çoğunluğu" ve "ivedilikle görüşülmeme" şartlarına uyması bakımından denetim yapılabilirmiş. bunun dışında "yok şöyleydi, böyleydi" diye birilerinin kendince açıklamalar yapmasına hiç gerek yok. oktay ekşi, satır arasında son anayasa mahkemesi kararının siyasi olduğunu itiraf etmiştir ama bir yandan bürokratik sisteme olan hayranlığından ötürü hukuksuzluğu itiraf edememektedir:
"anayasa mahkemesi'nin "anayasa değişikliklerini sadece şekil yönünden inceleyebileceği" anayasa'nın açık bir hükmüdür. ama anayasa mahkemesi'nin, o hükmün gereğinden önce yerine getirmesi gereken görev, anayasal sistemin dayandığı temel ilkeleri işlevsiz hale getirmeyi amaçlayan yasa değişikliğinin önünü kesmektir. bu yasalardan değil, o mahkemeye hayat veren devletin temel felsefesine ihanet etmeme zorunluğundan -eşyanın tabiatından- doğan görevdir. yani yasalarda ayrıca yazılmasına gerek yoktur. anayasa mahkemesi'nin yaptığı budur. o nedenle ne kadar övülse yeridir."
yani "anayasaya uysa da uydu, uymasa da uydu!" diyor ekşi!
efendim bu kararı açıklamaya çalışan birtakım zevat diyor ki: "o zaman, anayasada değiştirilemeyecek hususlarda değişiklik yapılırsa yaptırımı ne olacak?" yapılan son anayasa değişikliğinin "laiklik" ilkesiyle ilgili hiçbir ilgisi yok, varsa da 28 şubat'tan önce üniversitelere başörtülü girilebildiği yıllarda türkiye laik değildi! peki başka bir soru soralım: anayasa mahkemesi'nin 367 kararına karşı yaptırım ne olacak? ferhat sarıkaya ve sacit kayasu'yu meslekten çıkaranlara karşı yapılacak yaptırım ne olacak?
korumak istediğiniz laiklikse, dinsel totalitarizmden kurtulmak için bunu istiyorsunuzdur. sizin totalitarizminize karşı "yaptırım" ne olacak?