bu cümle karşısında istemezükçüler ve belki derya tutuşacılar haricinde "kafa" olarak ne kadar sığ bir seviyede olduğumuz gerçeğini sımsıkı kucaklıyorum.
bak şimdi bi dakika! geçenlerde bir arkadaşım çay muhabbetinde bu işte belli mesafede senin lokasyonuna düşen insanlarla tanışabildiğin uygulamalardan birini anlatıyor bana. tabii ki(!) hiç tanımadığı kızın biri buna merhaba, tanışalım mı demiş bu uygulamadan. bu da anlatıyor kız şöyle afet böyle bomba...
ve muhabbetin sonunda kerizin dediği lafa bak: "yani resmen uygulamayı satın al diyor! alıcam yani tanışmam lazım o kızla."
işte bu, olayın özetidir. bu adam itü makine görmüş insan ya! mesele ahmaklık veya abazalık da değil. burası kafa konusunda kurak, mat, ayaz, cansız bir ortam.
tam olarak bu tipoloji, kaleciyi de geçtikten sonra altı pas içinden boş kaleye atılamayan gol gibi...
sallabaş evetçiler ve sallabaş hayırcılardan ayrı; aysun da bunlardan biri...
konuya geçecek olursak, kimseden medet ummadan! istikamet bozmadan! ne osmanlı ne turan; ne akp 'nin ne kemalizm 'in düzeni; ne demokrasi ne liberalizm, ne faşizm ne marksizm...
demokrasi ve liberalizmden, birleşmiş milletler teşkilâtı ve avrupa ortak pazarı’na kadar; fikir ve kuruluşlar plânında içiçe bir yumak olarak şekillendirilen “yeni dünya düzeni”, amerika birleşik devletleri ve avrupa’nın birbirleriyle rekabet ortamı içinde de olsa bizim gibi ülkelere biçtikleri parya statüsünde müşterek, bir hegemonya sistemidir… elbette “hayır!” diyoruz: ülkemizden başlayarak teklif ettiğimiz “yeni dünya düzeni”miz ile!..
ne put adam ne ham yobaz ne bozkurt
yeni nizam yeni insan yeni yurt!