depremin yeri ve zamanı bilinmez şeklinde onlarca beyanata sahip kerli ferli deprem profesörleri tarafından, hem de hiç alakasız yer ve zamanlarda olur olmaz gündeme getirilen olmayası depremdir.
peki bu düne kadar depremin yeri ve zamanı bilinmez diyen profesörlerimize birden bire ne oldu da hepsi kahin kesildi acaba?
sanırım şu oldu:
istanbul'a vize koyalım da artık kimse gelmesin diyenler bunu başaramadılar. üstelik hadi gel köyümüze geri dönelim şarkısı da fazla tutmadı. yeni şeyler söylemek gereği ortaya çıktı. işte bu yeni şey'in adı; olası istanbul depremi oldu. yani, "bakın istanbul'da deprem olacak, siktirin gidin köyünüze, henüz köyünde olanlar da gelmesin sakın buraya, binalar kafanıza yıkılır haa!"
üç milyon insanın uygarca yaşayabileceği istanbul şehri yaklaşık onbeş milyon insanın yükünü çekmekte hala. onbeş milyon insana ne su yetiyor ne ekmek. bu insanların barınma, güvenlik, beslenme, sağlık, eğitim gibi temel gereksinimleri bile karşılanamıyor doğal olarak. atıkları çevreyi hızla kirletmeye devam ediyor.
ülkeyi yönetenler de bir yandan koca koca profesörleri vitrine çıkarıp temelsiz kehanetlerle göz korkutmaya çalışırken, bir yandan ankara'da konuşlanmış devlet kurumlarını istanbul'a nakletmenin hesaplarını yapıyorlar ve her fırsatta istanbul'a kaçıp bu büyülü şehrin tadını çıkarıyorlar. ele verir talkını misali...