Yanlış hatırlamıyorsam sene 2008 ya da 2009, Ergenekon Operasyonları adı altında Türk Ordusu'nun eritilmeye çalışıldığı zamanlar.
Hatırlarsınız o dönemleri. Herkes diken üstünde. Fethullahçılar bütün ülkede terör estiriyor.
Velhasılıkelam babam bir iş görüşmesi için Bursa'dan istanbul'a gidiyor. istanbul'da görüşme yapacağı diğer firma sahipleri ile şimdi adını hatırlayamadığım lüks bir cafede buluşuyorlar.
Sohbet esnasında babamın gözü cafenin ilerisinde cam kenarında oturmuş elinde gazete olan adama ilişiyor ve garsona soruyor;
''Şu ilerideki adam Ahmet Hakan mı?''
Garson babamın gösterdiği noktaya bakıyor '' Evet, efendim'' diyor.
Babam AHC'yi biraz daha süzdükten sonra masaya odaklanıyor tekrar. Bu arada soruyu sorduğu garson da ahc'ye gidip ''efendim şu beyefendi az önce sizi sordu'' minvalinde bir şeyler fısıldıyor.
Bu sefer ahc babamı süzmeye başlıyor. Hafiften tırsmış olmalı -ki o dönem baya diken üstündeydi kendisi- yakın korumasına durumu bildiriyor. (Koruma savcılık tarafından tahsis edilmiş bu arada, polis memuru aynı zamanda.)
Bir süre sonra babamların görüşmesi bitiyor ve mekandan ayrılıyorlar. Tam da bu esnada kapıdan çıkarken ahc'nin yakın koruması babamın dibinde bitiyor. ''Beyefendi kimliğinizi görebilir miyim?'' diye soruyor.
Babam ''Hayırdır, neden görmek istiyorsunuz?'' diyor, ''garsona ahc'yi sormuşsunuz, onun için.'' diyor. Neyse babam veriyor kimliği, gbt kontrolü yapılıyor sonra da özür dilenip veriliyor kimliği. Babam bu esnada korumayla da biraz sohbet etme fırsatı buluyor tabiki.
laf arasında bazı sorular soruyor işte. Koruma da sitem ediyor ''Abi sorma ya, verdiler bu pezevengin yanına uğraşıp duruyoruz.'' minvalinde ahc'ye saydırıyor.
Bu da böyle ilginç bir anımızdır ailecek.
Edit: tutuklama olayı yok. Başlık ilgi çeksin diye öyle yazdım.