tarihte buyuk asklar

entry14 galeri
    11.
  1. * kleopatra sezar marcus antonius : "sesi, istediği her titreşimi çıkarıp, istediği her dili kullanabildiği çok telli bir müzik aleti gibiydi..'' böyle diyor romalı ünlü tarihçi plutarkhos. kleopatra; sezarın, romanın en güçlü adamının aşkını kazandı ve ona hayatı boyunca sahip olduğu tek oğulu verdi. fakat sezar katledilince, cesur marcus antoniusu tanıdı. antonius'la büyük aşkını yaşadı.

    romalılar kleopatra'nın yine bir komutanı kendisine aşık etmesine tahammül edemediler. onların aşkını kabul etmediler. aşıklar oktaviusun ordularının önünden iskenderiye'ye kadar kaçtı. burada ilk önce yakalanacağını anlayan antonius sevgilisine veda ederek ''intihar etti''. ardından kölesinin getirdiği incir dolu sepette saklı zehirli yılanı göğsüne bastırarak kleopatra intihar etti. bu, trajik aşk pek çok filme ve edebiyat eserlerine konu olmuştur.

    * abelard heloise : abelard döneminin radikal filozofu, heloise de onun güzeller güzeli öğrencisi. birbirlerini gördükleri anda aşık olmuşlardır. heloise soylu bir ailenin kızıdır ve vasisi olan güçlü yönetici dayısı bu aşka asla onay vermez. gizlice evlenirler.

    bir çocukları olur. fakat heloise'in dayısı bunu duyduğu an abelard'ı hadim ettirir ve ikisi de ayrı ayrı birer küçük manastıra sığınırlar. geride yürek burkan mektuplar kalır. biri de şöyle ki:

    ''ben böyle seviyorum işte. zarafetini,gaddarlığını. olduğun şairi, olmadığın erkeği seviyorum. bir zamanlar çocuk olduğun ve bir gün ceset olacağın için seviyorum.'' (heloise)

    ''tanrı beni bir şair, bir filozof olarak değil, bir sevgili, senin sevgilin olarak hatırlayacak.'' (abelard)

    * kafka milena : dünyanın en masum aşklarından biri kafka ile milena aşkıdır. birbirlerini görmeden dostça başlayan mektuplar kısa bir süre sonra tutkulu sevgiye dönüşür. üç yıl süren bu mektuplaşmalarda iki ya da üç kez buluşurlar. kafka nişanlı, milena ise evli ve mutsuzdur, ikisi de yahudidir..

    ne var ki bu büyük gönül serüveni, hep platonik olarak kalmıştır. o ürkünç yılların labirentlerinde; yahudi olmaları yüzünden, nazilerce yargısız olarak mahkum edilmiş olmanın o dayanılmaz yılgınlığını yaşamışlardır her ikisi de. milena sonradan kocasından ayrılır, hitler döneminde, yahudi dostu diye toplama kampında özgürlüğüne kavuşamadan ölürken, kafka da hastalığını yenemeyip olgunluk döneminde ölmüştür. geriye kafka'nın mektupları kalmıştır:

    'milena, milena, milena.. adından başka şey yazamıyorum.. yazmalıyım ama! bugün şaşkınım, yorgunum ve sensizim milena. nasıl bitik olmayayım?' * *
    1 ...