evimde olmayan, hiç de eksikliğini hissetmediğim bir eşyadır.
içinde hiç eşya olmayan bir eve neden ilk televizyon girer? özellikle kadınlar neden "buzdolabı olmadan yaşarım, ama televizyonsuz asla!" düşüncesini benimsemiştir? bir türlü anlam veremediğim bir olay.
haber izleyeceğim desen; prompterdan akışı sağlanan, haber editörlerinin bıkmak usanmak bilmeden,aynı laflarla yazdığı haber metinleri, her zaman, kadınların ağır makyajlı bir yüzle ve ceketle, erkeklerin takım elbiseyle sunulması gerektiğine inanıldığı, mümkünse ifadesiz okunması gereken, "yüzeysellikte sınır zorlayan bilgiyi mi edinmek istiyorsun?" diye sorarım bende.
dizi izliyorum desen; "aynı senaryoların, farklı oyuncular tarafından canlandırılmış halini izlemek mi keyif veriyor?" derim. üstelik bu hayatının yaklaşık 4 saatini alıyorsa.
tartışma programı izliyorum desen, "3 saatlik programın yarı süresi boyunca birbirlerini susturmalarını mı izliyorsun?" derim. bu konu için -hangi konu ise- yazılmış kitaplar ne güne duruyor?
evin içinde ses oluyor bana yalnız kalınca açıyorum desen, neden buna ihtiyaç duyduğunu sorarım.
televizyon için uğraşılmış, hakkıyla yapılmış, ciddi emek sarf edilmiş hiç bir yok mu? var elbette. bu yazı onları tenzih edilerek yazılmıştır.