abaov. şu başlığı gördükten sonra yerinde olsam entry'nin bi başını bi sonunu okur bırakırım birader. doçentlik tezi mübarek.
şimdi muhterem; ikinci dünya savaşı-soğuk savaş koşulları ve küresel kapitalizm dönemine girilmesinin yarattığı rekabet ortamının doğal sonucu olarak teknolojide daşşaklı ve hızlı gelişmeler yaşandı. bu da olumlu olumsuz birtakım sonuçlar doğurdu tabii ki. bugünkü teknolojik atılımların olmadığı bir dönemden şöyle bi hadise düşün misal;
***
sene 1955. beyoğlu'nda bir ev. radyo başında çekiliş sonuçları dinlenmektedir. hikayenin geri kalanını, gelin birlikte izleyelim(gerçek kesit tadında):
- ankara radyosu'ndan hayırlı akşamlar. 29. hafta piyango çekilişi neticelenmiştir. talihli rak'amları aktarıyorum muhterem dinleyiciler; dört-sıfır-sıfır-iki-bir-...
- falih beyciğim artık ne vivaldi'nin konçertoları, ne beethoven'ın sonatları zevk vermez oldu, değil mi mon cher?
- rifat beyciğim susunuz, lütfen susunuz. çekilişin son rak'amını kaçırdım, beş rak'amım da tutuyor. son rak'amı işitebildiniz mi, kaç dedi spiiker, kaç?
- ıı, altı dedi azizim, evet, altı.
- altı mı? aman tanrım, milyoner oldum!! milyoneer! oh, azizim, öyle bahtiyarım ki..
1 gün sonra...
- santral! santral! bana rifat bey'i bağlayın hemen..
- alo?
- rifat bey! hani son rak'am altı idi, bütün mecmualarda üç olarak gözüküyor!
- eheh. yanlış işitmiş olacağım.. eheh. üzülmeyin azizim. amortisi var, bilmemnesi var. hem ankara radyosu beş rak'am tutturana dünya klasiklerini vaat ediyormuş, tes'elli ikramiyesi olarak..
- validenize selam söyleyin sayın rifat. sizi de tokatlayarak öldüreceğim. birkaç sene sürebilir, metin olunuz.
- falih abi.. abimsin.. üç çocuğum var, sik beni ama kıyma canıma.. daşşanı yiyim abi..
***
gördün di mi panter? hiç yoktan iki ocak söndü. halbuki bi internet olsa, bi teletext olsa(hala bunu kullanan var mı lan), alayını siktir et talihli numaraları ekranda gösterecek bi televizyon olsa(teletextsiz de olur) hiç şu muhabbet olmayacak, rifat da falih'in taşağı yemeyecek. herif tehdit etmek için bile bin engel aştı, santral mantral. şimdi olsa çeker bi mesaj, "yrn siktmm belanı rfat picii!!!11!", oldu bitti.
olumsuz etkilere bakacak olursak; kapitalizmin toplumsal yozlaşmaya etkisi de malumunuz, paraya tapan, gelişen teknolojiyi de bireysel rekabete indirgeyen bir nesil doğuverdi. "benim ipod'um 15bin şarkı alıyo". la göt şu gün başlayıp hepsini dinlemeye kalksan ömür yetmez, 12bininci şarkıya gelip de götünün kılları pişmaniyeye dönünce görürüm ipod'undaki ***http://www.suppermp3.com *** yazısını, hangi şarkı olduğu bile belli değil godoş, nerden biliyim burhan çaçan şarkısı olmadığını?
enivey, gelişen teknolojiyle birlikte bazı alışkanlıklar da edinmeye başladık. ki aslında ben bunun insanda zaten var olduğuna inanıyorum. misal ortamda biri puro çıkardığı zaman, içeni içmeyeni herkes bi eline alır, ağzına götürür falan, böyle bi güdü vardır insanlarda. aynı şekilde kamerayla yeni tanışan insanlarda da film çekme güdüsü hasıl olur. kimi rezil, kimi vezir olur hacı bu vesileyle, kendimden örnek veriyim ben;
tee bir vakit dijital kamerayla yeni tanışmışız, kuzenimle hadi lan film çekelim dedik. kamerayı odanın her yerini gösterecek şekilde yerleştirdik. rol icabı ben robotum, kuzenim de bana bazı komutlar veriyo. üç adım ileri diyo, robot gibi hareket ediyorum, sağa dön diyo dönüyorum falan, filmin ilerleyen karelerinde kendimi kuzenime secde eden bi robot olarak buldum. ulan role nasıl kendimi kaptırdıysam, normalde eğilip de dedesinin elini öpmeyi kabullenemeyen herif, eğilmiş kuzenine tapıyo. sikerim seni, naptırıyosun lan bana, sevmedim ben bu filmi deyip, yeni bi film çekmeye zorladım kuzenimi.
yeni filmimizde de bir katili oynuyodum. kuzenim kamerayı eline almış çekiyo beni, ben telefonla konuşuyomuş gibi yapıyorum, "demek öyle, nasıl yapar bunu, nasıl yapar!" diye bağırıyorum. annem o sırada kanepenin tepesine çıkmış, perde asıyo, bizimle hiç alakası yok. neyse, ben "nasıl yapar bunu" diye bağırarak anneme doğru koştum, karnını bıçaklarmış gibi yaptım. ben yine gerizekalı role öyle bi kaptırmışım ki, bizim moruk kanepenin tepesinden uçtu, kanepenin göt konan yerinde sekti, ordan da yere düştü. ve nasıl bi hayın evladısam, anneme değil de kuzenime koştum, "nasıl çıktım lan, nasıl çıktım" deyu(ne biliyim lan, karı gülme krizine girdiydi, bişey olmamıştır dedim heralde).
teknoloji etkisi ve toplumsal izdüşümüne milyor örnek verilebilir arkadaş. misal bi cami şadırvanından kan ter içinde su içerken, yan tabureye oturan dilencinin cebinden uzay mekiği gibi bi telefon çıkardığını gördüğümden beri elektriksiz bi köyde yaşamayı düşünüyorum ben. aynı düşünceye; lisedeyken edebiyat dersinde bir kızın; ahmet haşim'in merdiven şiirinde geçen "sular mı yandı? neden tunca benziyor mermer?" dizesini "sular mı yandı? neden tuğrul'a benziyor her yer?" şeklinde okuduğuna şahit olduğumda kapıldıydım en son.
(entry'nin bi başını bi sonunu mu okuyosun lan? suçüstü yakalandın ibne)