Obama’yı Libya’ya karşı NATO saldırısına ikna eden kişinin Dışişleri Bakanı Clinton olduğu biliniyor. “Zafer”, 20 Ekim 2011’de Fransız uçaklarının saldırısı sonunda Kaddafi’nin önce yakalanması; sonra da öldürülmesiyle gerçekleşiyor. O tarihlerdeki BBC haber bülteni, “Kaddafi’nin bir bıçak veya sırıkla tecavüze maruz bırakıldıktan sonra” öldürüldüğünü duyuruyor. Bir yıl sonra (20 Ekim 2012’de) Guardian’da Martin Chulow, tanıklarla konuşuyor; ölüm öncesi filmleri inceliyor ve sözü edilen tecavüzün, “çamurda yatan Kaddafi’ye bir mücahit tarafından süngü ile” gerçekleştirildiğini ifade ediyor.
Bu sahnenin videosu TV’lerde gösterildi. ABD Dışişleri Bakanı’nın aynı sahneyi izlediği bit TV programını da tesadüfen izledim. Clinton’un yüzünde donuk (herhalde “muzaffer”) bir bakış ile “veni, vidi and he’s dead” dediğini bugünkü gibi hatırlıyorum. Bu, Jül Sezar’ın M.Ö. 47’de bir savaş galibi olarak (elbette Latince) söylediği rivayet edilen “veni, vidi, vici” (“geldim, gördüm, yendim”) ifadesine öykünmedir. Hanımefendinin “muzaffer savaşçı” ruh hali, bir yıl bile sürmedi. 11 Eylül 2012’de ABD Bingazi Konsolosluğu, Libyalı “başka mücahitler” tarafından işgal edildi; Büyükelçi Stevens öldürüldü. Nato devletleri ve ABD Libya’dan kaçtı; ülke çeşitli cihatçı gruplar arasında paylaşıldı.