osmanlı geliyor. osman gazi, orhan gazi geliyor. ulucami geliyor, kayhan köftesi, iskender, kestane şekeri geliyor. mudanya geliyor, oradaki arkadaşlarım, çok sevgili öğretmenim ve geçirdiğim güzel 3 yıl geliyor. hafta sonu şehre gidip çarşıları, camileri, türbeleri gezerek geçirdiğimiz güzel zamanlar geliyor. turistlerle yaptığımız güzel muhabbetler geliyor. japon bir turiste "hey hello!" dediğimde yüzüme sırıtarak "merhaba" dediği an geliyor. sonra beni ve kardeşimi yanına çağırıp sülalesiyle fotoğraf çekinişimiz geliyor. ulucami'nin muazzam güzellikte ve büyüklükteki iç mekanında doyasıya koşup tepindiğimiz, gelenlerin ayakkabılarının yerlerini değiştirdiğimiz yaramazlıklarım geliyor. gelen bayan turistlerin ulucami'ye girerken başlarını caminin önünden yazma satın alıp örtmesi, buna karşı bizim bazı türk kadınlarının başları açık girmekten çekinmemesi ve çocukken bunun ne kadar saçma olduğunu sorgulayışım geliyor.
bu güzel anılarımla birlikte genel olarak bursa insanının ne kadar kaba olduğu, taraftarların maça giderken bıçak, satır gibi aletleri götürüşü geliyor. insanlarından canımın bezdiği ve artık kurtulmak isteyişim geliyor. öylesine güzel bir şehirde öylesine işe yaramaz insanların bulunduğu gerçeği geliyor.
ne olursa olsun, orada kazandığım çok sevgili komşularım, dostlarım ve öğretmenim geliyor.