necip fazıl kısakürek

entry2613 galeri ses1
    200.
  1. 25 mayıs 2008 25. vefat yıldönümü olan yazardır. yeni şafak gazetesi'nde yahya düzenli hakkında güzel bir yazı yazmıştır.

    --spoiler--

    Üstad Necip Fazıl ın 25. vefat yıldönümünde O nun "ideolocya Örgüsü"nü merkeze alarak bir "medeniyet tasarımcısı" sıfatıyla dikkatlere sunmak, bugün müthiş bir kavramsal altüst oluş yaşayan Müslüman entelektüellere bir şey ifade eder mi?
    Biraz daha geriye giderek, konuyu temellendirerek bu soruya cevap arayalım ve Üstad Necip Fazıl ın Ontolojik anlamını tesbite çalışalım. Bugün kimi Müslüman aydın/kültür adamlarınca medeniyet tasarımı, medeniyet projesi kavramları soyut-ütopik-bağlamından kopuk olarak nitelendirilse de biz Necip Fazıl gibi işin tahkikinde olan bir mütefekkirin 40 yıllık çile ile ciğerinden kalemine kan çekerek örgüleştirdiği, kitaplık çapta bütünleştirdiği ideolocya Örgüsünün lafzını bile okuma ihtiyacı hissetmeyenler konumuz dışında..
    Osmanlı sonrası gerek ferdî zuhur, gerekse de toplumsal zuhur için mutlak gerekli olan ihtiyacı (belki büyük iddia gibi gelebilir ama) sadece Üstad Necip Fazıl hissedebilmiş ve bunu ideolocya Örgüsü ismiyle bütünleştirmiş, örgüleştirmiştir. Ne diyordu bu eserinin ilk baskısındaki ithafında ? "Ben bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım." ifadesinin altını çizmemiz gerekiyor. Gene ideolocya Örgüsü nün girişinde "Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billurlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim; nefsim için değil de, sırf O nun ümmetinden en hakîr ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için..." diyor.
    işte Üstad ın temel fonksiyonu, ne yapmak istediği ve yaptığı burada ortaya çıkıyor ve ortaya konuluyor. Üstad, Osmanlı sonrası artık devlet ve toplum plânında tefessüh eden, ortadan kaldırılan islâm ın bütün bir tasarım halinde yani medeniyet projesi olarak yeni zaman ve mekân şartlarında nasıl olacağı? temel sorusunun cevabını ideolocya Örgüsü yle vermiştir. Bunu da Büyük Doğu olarak isimlendirmiştir. Büyük Doğu; kendi ifadesiyle "Gelmiş ve gelecek zaman boyunca bütün eşya ve hadiseler zeminini avlamaya memur bir fikir ağı... Bu ruh, sistem ve ismin, bağlı olduğu iman mihrakına göre hiçbir istiklâli yoktur. Olanca saffet ve asliyetiyle islâmiyete yol açma geçidi.. Ve çoktan beri kaybedilmiş bulunan bu saffet ve asliyeti 21. asrın eşiğinde eşya ve hadiselere tatbik etme işi..." işte Üstad ın bahsettiğim tecdid işlevini bu cümlede bulabilirsiniz. O nun kendisi müceddit olduğunu söylemiyor. Biz O nun yaptığı işin ve sadece ülkemiz için değil, tüm islâm alemi ve tüm insanlık için ihtiyaç olan tecdid-yenilemenin ne olduğunu, ne olması gerektiğini O nun ideolocya Örgüsü yle anlayabiliyoruz.
    O nun şiirlerinin bütününü ihtiva eden Çile sine bu gözle baktığınızda da aynı şeyi görürsünüz. Aynı tecdidi şiir idraki içerisinde yaşarsınız.
    ideolocya Örgüsü nün sonunda "islamı Yenilemek" başlığı altında bu konuyu (teceddüt-yenileme) özet maddeler halinde manifesto şeklinde ortaya koyar: "islâm yenilenmez. Anlayışı yenilemek gerekir. Anlayış mı? Nurun aynadaki aksi... Aynayı yenilemek... Güneş yenilenmez. Göz yenilenir. islam, başı ve sonu olmayan ebedî yeninin ismi... Ona her an biraz daha nüfuz etmektir ki, yenilik...... Bunca zevalin ardından ancak kemal çığırı açılabilir..."
    Büyük fikir adamları, büyük ideologlar aynı zamanda büyük yenileyicilerdir. Bu yenileme asla reform la karıştırılmaması gereken bir yenilenmedir. Reformist düşüncede asla, öze, temele ilişkin bir tağyir ve tebeddül sözkonusudur, tecdit-yenilemede ise asla, öze, temele bakan gözün yenilenmesi sözkonusudur. Yâni reformist düşüncede tamir-ıslahatçılık; tecdit-yenilemede ise tahkim-inkılâpçılık esastır.
    Büyük Doğu/ideolocya Örgüsü; depo edilmiş, istiflenmiş bilgiler, malzemeler, malûmatlar yığını değildir. Konfeksiyon düşünceler, paketlenmiş fikirler değildir. Kendine özel terminolojisi, kavramsal düzeni (yeni deyimle) konsepti olan, çelişkisiz diyalektiği olan bir bütündür.
    O nun Büyük Doğu su; Allah ve Resulû ne bağlılığın büyük borcunu yerine getirebilmenin aşk derecesinde Büyük Dâvâsını, Büyük Rüyasını, Büyük Duasını, Büyük Doğrusunu ifade eder. O nun Büyük Doğu su bir dünya görüşüdür. Önce bunu anlayabilmek lâzım. Burada ideolocya Örgüsü nün tahliline girmek gerekmiyor. Zaten o kendi kendisini tahlil ediyor, terkipleştiriyor.
    ideolocya Örgüsü; kimse farkında değildir ki aynı zamanda islâm ın Anadolu coğrafyasındaki arkeolojik ifadesiidir. Medeniyet Tasavvuru dur dedik.. Üstad daki medeniyet tasavvuru/düşüncesi, onun fikir ve mücadele hayatının başından beri temellendirilmiştir. 1939 yılında yazdığı yazılarından birisinde "benim kafamda Asyacılık, eski Yunandan beri seyrini, istihalelerini bildiğimiz Avrupa medeniyeti dışında ve ona rakip ayrı bir medeniyet tasavvurudur. Bütün peygamberlere ve ruhî fenomenlere yataklık eden büyük Asya, şenliği tükenmiş mazisiyle olduğu kadar, onu zenginliklere boğacak şahsiyetli oluşların davet edeceği istikbaliyle de ayrı ve tam bir vaklıktır..." hükmünü veriyor. Bu ifadeleri ancak bugün anlayabilme rüşdüne erebiliyoruz. O da tam değil. Bugün medeniyetler diyaloğu veya medeniyetler çatışması şeklinde gündeme gelen medeniyet tasavvurlarında aslında ortaya konulabilecek, teklif edilebilecek medeniyet ruhu, kitaplık çapta bir bütün halinde sadece Üstad ın ideolocya Örgüsü nde mevcuttur.
    Gene 1939 da "Dünya görüşü" eksikliğini ihtar eden Üstad diyor ki: "Bu devirde eline kalem almak cesaretini gösteren her insan, yapacağı en beylik teşbih ve kullanacağı en ucuz nükteyi bile, herkesçe malûm bir dünya görüşünün ölçülerine dayamak zorundadır." Bu ne müthiş bir tezatsızlık ve idraktir.
    Bu manâda Üstad ın ideolocya Örgüsü bir manifestodur. Üstad ideolocya örgüsüyle ütopya sı olan adamdır. Projesi, gelecek tasarımı olan adamdır. Büyük Doğu veya ideolocya Örgüsü; bütün bir insan memuriyet ve mes uliyetine Üstad ın verdiği cevaptır. Sorumluluklar derece derece.. Üstadın yaşadığı gerçeklik ancak ideolocya Örgüsü gibi bir cevabı gerektiriyordu. ideolocya Örgüsü ndeki birtakım kavramları, isimlendirmeleri bir türlü anlayamayanların Büyük Doğu dan nasipleri yoktur. Üstad ın kendisi ideolocya Örgüsü nün başında; "Eğer bu davayı bütünleştirebiliyorsak bizi ayakta ve saygıyla dinleyiniz; iddiamıza rağmen maskaralaştırıyorsak, maskaraların akıbetine mahkûm ediniz!!" demesine rağmen, her ikisi de gerçekleşmemiştir
    Kavram ve muhtevaya ilişkin müthiş bir iğdiş oluş yaşayan Müslüman aydınların kendilerini sorgulayacakları bir ayna olarak Necip Fazıl a bakmalarının elzem olduğunu söylesem, abartılı olmayacak sanıyorum. O nun yaptığı (Towarniki nin Heidegger için söylediği gibi) "denenmesi gereken bir ilacın adı değil, bir görev, bir iş... O, üçbin yıl sonra da okunuyor olacak!.."
    25. ölüm yıldönümünde, O nu rahmetle anıyoruz.

    --spoiler--
    5 ...