Atatürk'ün diktatör olmasından ziyade burjuva milliyetçiliğini temel alarak ve emperyalizme karşı kazanılan ulusal savaş ve feodal sistem karşısında burjuvazinin ilk dönemindeki ilerici devrimci reformlarıyla karşısına aldığı eski osmanlı geleneği , islamcı gericiliğine ve feodal ağa babaları sınıfına karşı uygulamak zorunda olduğu yeni kurulan devletin totalitarizminden dolayı totaliter bir lider olduğunu farkedebilenler için sorunsal olmayandır. Yani diktatör değil totaliter bir liderdir. Zira diktatörlük faşizm ile somutluk kazanır .Hitler'in uyguladığı faşizm ve diktatörlükken , Atatürk'ün yaptığı da aynen Stalin'in dönemin koşulları ve hedefi içerisinde belirlenen devrimler ve devrimlerin korunması çabaları sonucu devlet totalitarizmini ve totaliter liderliği benimsemedir. Ancak bu kişisel keyiflerinden dolayı değildir , tarihsel materyalizm ve devrim sürecinin devrimci özneyi yapmak zorunda bıraktığı eylemlerden ve karşı-devrim sürecinin gericiliğine karşı almak zorunda bıraktığı önlemlerden ibarettir.
Ancak elbette tarih ve uluslar hem Stalin'in Katyn Ormanı katliamı hem de Atatürk'ün Dersim katliamı gibi totalitarizmin zaman zaman faşizme kaçan uygulamalarını da asla unutmayacaktır.
Ayrıca Atatürk'ün ideolojisini ve onun burjuvazi milliyetçiliğini darbelerle bir kapitalist-faşizme götüren Kenan Evren gibi asıl diktatörler dururken mezarında yatan adama saldırmak da işin dinci-faşist ipneliğidir.