Bence birinci nedeni küçüklüğümüzde gördüğümüz bir çok şeyin değişmesi yada yok olmasıdır. Alışkanlıklar, gelenekler ve en önemlisi o zamanlar yanımızda olupta şu an olmayan kişiler. Kalabalık olduğunu düşündüğümüz çevremizin git gide küçülmesi. Yalnızlaşmamız. insanların, ailelerin birbirinden kopması başka yerlere başka şehirlere dağılmaları. Küçükken Bayramda El öpmeye gittiğiniz evde yaşayan 6 kişilik ailenin şu an iki yada tek üyeye düşmüş olması. O evdekilerin başka şehirlerde olup o bayram gelememesi gibi.
insan büyüdükçe yalnızmı kalıyor ne der sunay akın. Çok doğru buluyorum zira biz yaşlandıkça zaten bizden daha yaşlı olan çok sevdiğimiz insanlarda yaşlanıyor. Bunu şuna da bağlayabiliriz belki. Küçükken ben şöyle olucam böyle olucam şu okulu kazanıp bu işi yapıcam dediğimiz insanların artık hayatta olmayışı yada bunları artık umursamıyor oluşu da hayatın bizim için anlamsızlaşmasına sebep oluyordur belki. Çünki kendini ispat etmek başarılı olduğunu kanıtlamayı istemek yada ben eskiden böyleydim ama şu an çok değiştim işde buradayım görün demek ve hayatınızda çok önemli yerlerde bulunan kişilerce takdir edilmek duygusunu da yaşarız içimizde. Bu insanların bir şekilde artık hayatımızda olmayışı da bizim şevkimizi kırar çünki yaptıklarımızı görecek insanlar artık yoktur.
Son olarak da bizim yaşlanıyor olmamız gelir. işlerin planladığımız gibi gitmeyişi, 25 yaşında ulaşmayı düşündüğümüz hedeflerimize 35-40 yaşında ulaşmamız fazla vakit kaybettiğimizi düşünüp yine şevkimizin kırılmAsına yol açabilir. Yaşlılık belirtileri, beyAzlamaya başlayan saçlar, halı sahada kan ter içinde kalışımız, aşırı yorgunluk gibi belirtiler performansımızı olumsuz etkiler ve bizi aşşağıya çeker. Sonra başlarız artık fazla kasmamam gerek demeye. Zaten yaşlandık ve bazı planladığımız hedeflere de ulaşamadık, bu artık böyle gider, bu saatten sonra artık bundan iyisi can sağlığı deriz kendi kendimize. Gitgide azalan enerjimizin bize hayatımızın anlamsızlaştığını söylemesini dinleriz.