devlet bahçeli fazlasıyla devlete bağlı, şahsi çıkarlarını herzaman devletin bekasından geride tutan, bu anlamda siyasetçi olamayacak kadar ütopik bir anlayışa sahip, kısacası fazla dürüst bir siyaset adamıdır.
ama aynı yüce gönüllülüğü ne yazık ki kendi muhaliflerine göstermiyor. hatta tam tersi, parti içinde en ufak bir muhalefete kat'i suretle müsaade etmeyip, yıllardır hepsini bertaraf etmek için elinden geleni yapıyor. partide mutlak bir itaat istiyor.
esasında bu yapı, partinin kuruluşu aşamasında kimsenin itiraz etmediği bir hiyerarşik düzendi. tüzük yazılması aşamasında kimse parti içi demokrasi gibi bir endişeye sahip değildi. çünkü parti başbuğundu ve sonsuz bir itaat zaten vardı. bahçeli de bu mirasa kondu ve 20 yıldır bunu kullanıyor.
meral akşener de, şahsi kanaatim, parti genel başkanlığı için yeterli bir donanıma sahip değil. tamam bakanlık seviyesine kadar ulaşmış bir siyaset kadını. yıllardır siyasette en aktif biçimde rol almış biri ama ben nedense milliyetçi hareket partisi'ne genel başkanlık yapacak ışığı bulamıyorum. yine şahsi fikrim, bu karizma ve donanım sadece koray aydın'da mevcut ama muhalefet naraları atılırken kendisi biraz pasif kaldı ya da bırakıldı. dolayısıyla ikisi de değil.
devlet bahçeli bana göre, sırf kendi koltuğunu korumak için şu sıralar akp stepnesi misyonuna bürünmüş durumda. 15 temmuz rüzgarına fazla kapılmış, kurda kuzu emanet ediyor. daha dün yüksek mahkemede yargılamakla tehdit ettikleriyle kol kola yürüyor. giderek kendini ve partiyi daha da bitiriyor.
ama her ne olursa olsun, milliyetçi hareket asla türk siyasi sahnesinden silinmez. milliyetçi hareket türkiye cumhuriyetinde bir siyasi partiden çok daha fazlasıdır. hatta günümüzde omurgası olan, temeli ve çizgisi belli tek partidir. ve bir an önce yenilenmesi gerekmekte.