17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı

entry514 galeri
    116.
  1. o tarihe kadar türk futbolu, kendi liginde aralarında çekişen ufak bebelerden oluşmuş bir düzen olarak görülürdü pek çoklarınca. öyle ya para onlardaydı. para bir sürü şey için kilitti. gelişmişlik, futbol endüstrisinde tepelerde olmak, iyi futbolcular, lüks stadlar falan hep para ile olacak işlerdi.

    türk takımları ise birkaç takımını avrupa'ya yollar ve paso hüsranla karşılaşırdı. tek başarı lig şampiyonluğuydu taraftarların ezberinde, hayal edemezdik ki o günlerde...ta ki hayallerimizi genişletecek bir başarı görene dek.

    1996-2000 yılları arasında ligde de fırtına gibi eserdi cim bom. fatih terim'le mükemmel bir uyum yakalamıştı. hakan şükür deyince rakip defans oyuncuları titrerdi. orta saha emre okan hagi triosunun hegamonyası altında idi. şampiyonlar liginden uefa serüvenine düşülünce kimse böyle bir maç olacağını bile düşünmezdi herhalde.

    bologna, dortmund, r. mallorca ve leeds united'ın çift maçlı sistem sonucu elenişleri ardından takvim yaprakları gösterdi 17 mayıs 2000'i. avrupa futbolu 2. büyüğünü seçecekti danimarka'da. cine 5'in kontrolünde olan uefa maçları, maç final olunca yasa gereği trt 1'e aktarılmış, milyonlar ekran başına geçmişti artık. daha sonra nefes darlığından, yüksek ateşe, baygınlıktan kalp çarpıntısına kadar bir sürü yan etki yaşandı maç boyunca. çok yükseklerde uçmak idi bunun adı.

    arsenal, kaleden forvete kadar yıldızlar topluluğı idi. ingiltere milli takım kalecisi seaman vardı, fransız defans değil çin seddi hattı petit, hollandalıların orta saha açık çocuğu overmars, ileride henry ki piştiği yıllar idi o zamanlar.

    ama yenmeye alışmıştı galatasaray, söylesenize neredeyse tamamınız bologna'dan sonra dortmund gelince "tamam buraya kadarmış" demediniz mi? ta ki hagi'nin 90'a taktığı golü görene kadar, kafanızda "yok artıklar", "yoksa" ya dönüşmüştü. bizde ise rüya yaşama seansı vardı, uçuyorduk, maç değildi bu. çok daha fazlası idi sanki.

    arka planda devamlı çalan o telefon sesi bile akıllarda kaldı bu maça dair. hagi'nin sinirlerine dayanamayıp kırmızı kart görmesi, henry'nin vurduğu at kafası, taffarel'in topu yiyip kalenin içeri girmesi, arif'in mutlak kaçırdığı pozisyon, overmars'ın kaçırdığı, kaptan bülent'in omuzluk takması derken gözyaşları içinde seyreder olmuştuk, uzatmalar da vardı işin içinde, kalp mi dayanırdı bu dakikalara. maç final maçıydı, rakip futbolun beşiğindendi.

    penaltı atışları göz kapalı izlendi resmen. popescu'nun sol köşeye yerden abanışı ve ardından filmin kopuşu. kızılay meydanında sayısız insanın toplanması, tek yürek olmuş türkiye, galatasaray diye inleyen kalabalık.

    gecenin sonunda terim'den bir inci kaldı "her zaman maç sonunda 2. sırada açıklama yaparken şimdi ilk biz açıklama yapmak için gazetecilerin karşısına çıkıyoruz, farklı 1 duyguymuş" demesi.

    çünkü en büyük olmuştu galatasaray, 2.ye çıkmak maçı kaybedenin yapacağı işti.

    mutluluğun ve sonucunda gelen gururun maçıdır bu.
    8 ...