the shawshank redemption

entry916 galeri
    772.
  1. 1994 yılında ilk gösterime girdiğinde afiş ve tanıtım yazılarında "Stephen King eseri" olduğu belirtilmemiş, son anda alınan bir kararla tüm afişlerden Stephen King ismi çıkarılmıştır. Nedeni, King'in korku roman ve hikayelerinden daha çok para kazanabilmek için baştan savma şekilde aktarılan ucuz korku filmlerinin King'in ismine zarar vermeye başlamasından dolayı filmin geleceğini daha baştan karartacağının düşünülmesidir.

    Ancak o yıllarda çok popüler olan Tom Hanks'in gölgesinden bir türlü kurtulamamış, 38 milyon dolar gibi dar bir bütçeyle çekilen film 18 milyor dolar gibi bir hasılatla tam bir gişe hayalkırıklığı olmuştur. Hiçbir Oscar alamamış olması da üstüne tüy dikmiştir.

    Ancak ilk Tom Hanks heyecanı geçip de ya nedir bu kadar 7 dalda Oscar'a aday gösterilen film biz bir şey mi kaçırdık acaba diye meraklanan Amerikan sinema seyircisi, ev videosu üzerinden filmi tam anlamıyla bir kez daha keşfetmiştir. 120 yıla yakın sinema tarihinde eşi benzeri az rastlanır bir geridönüşle, sadece izleyicilerin ağızdan ağza reklamıyla ağır ama emin adımlarla hakkı olan başyapıt statüsüne kavuşmuştur.

    2008'ten beri IMDB'de bir numara ve belki de ilk 250'deki en tantanasız, en anti-ergen film olmasına rağmen Baba gibi, Ucuz Roman gibi, Dövüş Kulübü gibi son on beş yılın ergen gençliğinin taptığı tüm filmlerin arasından sıyrılıp kurulduğu baş köşeden indirilemiyor.

    ilginç doğrusu. Yazarı korku romanlarında efsane ama konunun korkuyla, bilim kurguyla, olağanüstü olaylarla uzaktan yakından ilgisi yok; yönetmen hiç tecrübesi olmayan, sadece King'in küçük bir hikayesini önceden sinemaya taşımış ve King'in övgüsünü kazanmış, yani yalnızca King aşkıyla filmi çeken no-name bir yönetmen. Evet Morgan Freeman beğenilen bir oyuncu ama ne Al Pacino ne da Marlon Brando statüsünde; Tim Robbins o zamanlar bile saygın ama Tom Hanks'in gölgesine bile giremeyecek derecede silik konumda. Hikaye uzun, dışarıdan baktığınızda durağan, 1950lerden beri çevrilen birbirine benzer onlarca hapishane filminden biri gibi duruyor. içinde uçan atlayan taklalar atan gözleri ışıldayan doğaüstü kahramanlar, ışın kılıçları, günümüz gençliğinin aklını hayalini çelip tişörtlere, oyunlara konu olan hiçbir olağanüstülük yok.

    Sadece umut var. Bu kadar "hit" olmaktan uzak parçalar bir araya gelmiş, olağanüstü bir senaryo, yönetmenlik becerisi ve oyunculukla alevlenmiş ve bu umut sayesinde mükemmel bir sinerjiyle birleşip tek tek hallerinden çok daha harikabir bütünsellik ortaya çıkmış; o bütünselliğin zamkı da "umut" olmuş.

    Belki o yüzden çok seviyoruz Esaretin Bedeli'ni. Onca atlama zıplama zamanda uçma geri gelme vs...bilinçaltımız bunların olmayacağını, sırf aldatma üzerine kurulu yapay bir dünya olduğunu, asıl var olanın umut, iyiliğe, dünyanın geleceğine duyulan umut olması gerektiğini fısıldıyor bize. Belki de bu kadar gösterişsizliğine rağmen 8 yıldır IMDB'de bir numara olmasının, izleyenlerin ayılıp bayılmasının tek sebebi bu: Umut.

    Filmden ve hikayeden bir sözle noktalayalım: Hope springs eternal...
    4 ...