hepimiz sahtekar, zaman zaman iki yüzlü, kendini iyi zanneden, esasında içerisinde her daim kötülük taşıyan, kendini beğenmiş insanlar olmamıza rağmen, hep iyi insan olduğumuzu kendimize öğütler, daha vahimi de buna inanırız.
hepimiz insanlardan şikayet ederken, millet göt olmuş, alem orospu çocuğu kaynıyor diye şikayet ederken, kendimizi nasıl olur da 'insanlar' genellemesinden alıkoyarız akıl alır gibi değil.
dünya yüzyıllardır dönüp giderken, her fani pamuğu yeyip, göçüp giderken bu koca hapishaneden, kendimizi nasıl olur da bi bok sanıp , kibirli, ukala birer canavara dönüşüyoruz.
dönüp kendimize hiç bakmıyoruz, ki zaten bakmak ve görmek bambaşkadır.
öleceğiz, ama ben, biz inanmıyoruz, bir insan nasıl ölebilir? gezip, tozan, eğlenen, çalışan, yarışan, kazanan, harcayan, saklayan bizler nasıl ölebiliriz, akıl alır gibi değil.
yoksa tüm yollar tanrı ya mı çıkıyor? tüm bu çırpınışlara tek bir makam mı ses veriyor?
dizlerinde derman kalmayınca, ne var ne yok yeyince, hata yapacak, kötüye gidecek mecali kalmayınca mı insan tanrıya meylediyor? kim bilir.
bir gün daha yaşlandık, bir gün daha bitti acımasızca, bir gün daha meyletti cellat olmaya.
ama ne sen ne ben akıllanmadık, tatmin olmadık..
ve biz güneş doğup, gözlerimizi açtığımızda aynı pervasızlıkla, aynı lakayitlikle yaşamaya devam edeceğiz.
sen de, ben de..