Hayatım da ilk hediyemi annemin üzerime demlik devirdiği gün aldım.
Sobanın üzerinde kaynayan çay bir anda üzerime, sol bacağımın üst kısmına boşalıverdi.Annemin elinde hiç para olmazdı o yüzden annem beni öyle bırakıp sabah ineklerden sağdığı sütü satmaya gitti. Sırf taksiye bindirip hastaneye götürebilmek için. O gün peşinden ağladığımı beni böyle bırakma dediğimi hatırlıyorum, ablamın beni teselli etmeye çalışmasını.. tesellisi olan bir acımı mı bu Annemin çektiği acı ?
Bundan gerisi yok hatıram da sadece o gün annemin bana mavi bir etek aldığı kalmış aklımda. Aldığım ilk hediye.. benim dediğim, Benim için alınmış ilk kıyafet.
Pansumanım sırasında bir hemşirenin Anneme 'sen nasıl annesin de yaktın kendi çocuğunu' demesi hep yaktı canımı. Tıpkı sol bacağımda kalan iz gibi ruhumda da bir iz kaldı.
Annemin benim için olan çabalarını bilmeyen birinin annemi ağlatması, annemin canını yakması hep yük olarak kaldı üzerimde.hep benim suçum dedim. Kendimi bir daha asla suçsuz hissedemedim. Olan herşeyde sanki suçlu ben gibi hissettim. Kendimi asla tamamlayamadım asla olmak istediğim kişi olamadım.
Hiç tanımadığım, beni hiç tanımayan biri bir sözüyle belirledi kişiliğimi.