Tamamıyla 18 yüzyıl aydınlanma dönemini felsefecilerinin ( Rousseau , Locke , Diderot , Montesquieu , Voltaire , Kant ) Fransız Devrimine giden yolda ileri sürdükleri radikal , yasa koyucu ve toplum sözleşmesi odaklı fikirlerin gölgesinde kalacak olan bir düşüncedir. Günümüzde modernizm , uygarlık , marksizm tahrip edilmiştir . Post-modernizm aydınlanmayı ve uygarlığı kapitalizmin yükseldiği bir arena haline getirerek , özünde burjuvazi önderliğinin sınırlılıklarını taşıyan uygarlık ve medeniyet gibi oluşumları sadece kapitalist perspektiften anlam ifade eden olgular haline sokmuştur . Post-marksizm , marksizmin eleştirisini yaparak eşitlik , özgürlük , adalet şiarı konusunda marksizmin tahribatı ile kapitalizmin iktisadi savunuculuğunu üstlenmiştir . 18 yüzyıl aydınlanma felsefesinin insanlık tarihine olan katkısı elbette yadsınamaz ancak burjuvazinin önderliğinde bir burjuva aydınlanması olan bu süreç günümüzde fransız devriminin ya da demokratik burjuva devrimlerinin paradigmaları ile marksizme uyarlanamaz . Evet uygarlığın düşüncesi devrimlerdir , feodal yapıyı sarsan burjuva aydınlanması ve onun üzerine inşaa edilecek olan marksizm , burjuvazinin mevcut iktisadi kurum ve ilişkilerinin üzerine mirasyedi bir üslupla inşaa edilemez , edilmemelidir . Emek - sermaye çatışmasında emek tarafında olan marksizm lenin'in gerçekleştirebildiği üzere kendi işçi ve emekçi sınıfının proleterya diktatörlüğünü kurabilmelidir . Aksi taktirde kapitalist sisteme angaje olmaya mecburdur . Demokratik burjuva devrimlerinin sonu Fransız Devrimi ile son bulmuştur ve kapitalizm uygarlık diye insanlara sadece teknolojik bir " yeni ortaçağ " sunabilir.