Bu aralar çokça duyduğum ve duydukça dişlerimi sıktığım(son zamanlarda her şeye o kadar sinirliyim ki uçan kuşa diş sıkacak hale geldim-getirdiniz.) bir cümle: "Yazana değil yazdırana bakacaksın şekerim hahayt!"
Hay havanıza tüküreyim! Yazdırana bakacakmışız, bak sen... Ama o öyle olmuyor be şekerim size biraz hayal kırıklığı olacak ama; şairleri bilirim, şiirleri de bilirim(birçoğumuz gibi) ama kaç şiirin kadınını tanıyorsunuz? Ah! Doğru Muazzez Akkaya var di mi, meşhur Mona Rozamız. ikinci olarak kim var? Tanımıyorsunuz, bir elin parmaklarını geçmez zaten tanıdıklarınız da. Muazzez'i de tanımaz olsaydık zaten keşke, bu ne ukala ne duygusuz kadındır. Her neyse, siz bile yazdırana bakmıyormuşsunuz gördünüz mü? Evet, bakmıyormuşsunuz. Bakılacak bir tarafları da yok zaten. Ukala olurlar, üç metreyi aşar kibirleri. Ya da ne yapacağını, neyi istediğini bilemeyen bir ruh hastası olurlar. Şiir yazamazlar, o kadar yürekleri yoktur. Duygusuzlardır. Ama -şiir yazan koca yürekli insanlarla alay edercesine- "Yazdırana bak şekerim, ben olmasam yazamazdı." diye böbürlenirler; saygısızlardır emeğe, saygısızlardır duygulara, saygısızlardır aşka. Beni kızdıran şaire çektirdikleri acılar, ukalalıkları, ruh hastalıkları değil; emeğin üzerine konmaya kalkmaları. Ulan siz zaten şiire değer vermezsiniz ki. Ne bu tavırlar? Hmm tahmin edeyim, kıskançlık mı? Evet, siz bir de çok kıskanç oluyordunuz değil mi. Unutmuşum. Yüzüne dahi bakmadığınız adamın başarısını da kıskanabilirsiniz ve bunu da ellerinden almak isteyebilirsiniz. Bu çok doğal. Alıştım ben sizin saçma davranışlarınıza. Benim de hayatıma bazen giriyorsunuz, yavaşlatıyorsunuz üreticiliğimi müthiş bir şekilde ve ben pek ses çıkarmıyorum buna kırılmayın diye. Sonra da afralarla tafralarla çıkıp gidiyorsunuz sanki çok şey katmışsınız da öyle gidiyormuşsunuz gibi. Ah doğru, şiir yazdırdınız(!)
Her neyse çok uzatmayacağım. Ben hayatımda pek az mutlu şiir gördüm. Yani illa yazdırana bakacaksak da şunu söyleyeyim, beş para etmezler.