Bugün 100 km'lik bir yola çıktım. Yolcu arabasındaydık ve araba neredeyse dolmuştu. Derken şoför yolda yine durdu ve son yolcuları aldı. Bunlar anne, baba ve üç çocuktu. Anne gelip yanıma oturdu küçük olanı kucağına alıp. Diğer iki çocuktan birini de ben hanımefendiden izin isteyip kucağıma aldım. Öbür çocuğu da başka biri. Çocukla biraz sohbet ettik. Adı hasanmış. Galiba 5 ya da altı yaşında. Annesine birkaç fotoğraf çekilebilir miyiz diye rica ettim. O da izin verdi sağolsun. Fotoğraf da çekildik böylece hasanla. Çok tatlı bir çocuktu. Çok geçmeden uyumaya başladı kucağımda. Bazen yüzüne baktım. Çok masumdu. Tıpkı diğer çocuklar gibi. Dünyanın gerçek yüzünü henüz görmemişti. Hiçbir kötülük de yoktu içinde. Aynı diğer çocuklar gibi. Afrikadaki, amerikadaki, tüm dünyadaki diğer çocuklar gibi. Büyüyecekti Hasan da bu berbat dünyada diğer çocuklar gibi. Nasıl büyütülürse artık. Nasıl öğretilirse öyle yaşayacaktı. Sorunun bizde olduğunu farkettim o an. Biz pislikler o masum bedenleri zorla bir kalıba sokuyorduk. Onlar da büyüdüklerinde diğerlerini. Hiçbir çocuk ırkçı doğmuyor. Sağcı ya da solcu. Küfreden, insanlara zarar veren ya da iyilik yapan biri olarak da doğmuyor. Biz neden oluyorduk bunlara. insanları ötekileştiren, ezikleyen biz. Lanet olsun her şeyi berbat ediyoruz. Ne kadar da aptal insanlarız. Böyle saçma bir dünyada doğmuşuz ve aptalca bir sisteme hizmet etmek dışında hiçbir şey yapmıyoruz. Küçük, masum çocukları da bu aptal sisteme hizmet etsin diye yetiştiriyoruz. Onlara sevmeyi değil ötelemeyi, kardeşliği değil yalnızlığı, barışı değil savaşı öğretiyoruz. Kahrolsun siz gerizekalılar. Ve ben. Ben de.