sıkışık istanbul trafiğinde ön taraflara değil de, en ön tarafa, yani minibüs şöforünün sağ yanına oturmanın müstesna getirilerini gözlemledim yıllardır.
nedense burayı şöforün manitası yeri diye nitelerler, ki ne zaman bıyıklı, kıllı, orta yaşlıyı oraya oturmuş şöforle konuşur halde görsem ürperirim. son derece saçma bir yakıştırma.
bence oturulması en münasip yerdir zira. ne para uzatırsınız. ne teyzelerle manasız bakışmalarınız olur, ne de minibüs 98 nüfusu geçmişken bir sıkışıklık hissedersiniz kalbinizde. önünüz açık, kocaman cam, ferah ferah yolculuk.
ama daha da önemli ve keyifli yanı, özellikle şöfor korkusuz ve maceracı ruhlu ise, minibüs seyahatinizi adrenalin pompalayarak bilgisayar oyunu tadında yaşarsınız. başta dediğim gibi istanbuldan bahsediyorum. olur olmaz her yerden bir "ce ee" diye çıkmak, kırmızı ışığı sokağın dekoru olarak görmek, virajları 100ün üzerinde hızla almak, ve niceleri. ha bir de 23 saniyede bir fondan gelen "daat daat"lar.