Ak Parti tabanı tarafından kabullenilmedi.
Ak Parti'ye sonradan danışman olarak dahil oldu. kurucu olarak yer almadığı için, tabanın da kurucular arasından binali yıldırım ismine yönelik ciddi talebi olduğu için maalesef ak parti tabanı kendisini kabullenemedi. peki neden başbakan seçildi? Çünkü o dönem ak parti içinde var olan ve sonradan kaldırılacak olan 3 dönem kuralı, binali yıldırım ın aday olmasına izin vermiyordu. Zira bakan olmak için milletvekili olmak şart değil, ancak başbakan olmak için şart.
Recep Tayyip Erdoğan'ın isteği ve emri ile, temayül yoklamaları ve istişarelerde binali yıldırım'dan geride kalmasına rağmen başbakanlığa getirildi.
Canla başla çalıştı, elinden gelenin en iyisini ortaya koydu.
Ancak onun akademik duruşunu bu millet pek anlayamadı, o da siyasetin ayak oyunlarını öğrenemedi. Her zaman dürüst ve omurgalı durdu ve öyle olmayı seçti.
Tayyip onu istediği gibi kontrol edemedi, çünkü o tayyip'ten daha donanımlı ve daha liyakatli idi.
Yurtdışına gittiğinde bile ingilizce arapça konuşarak, bizi en iyi şekilde temsil ediyordu. Olaylar karşısında tayyip in dediğini yapmadan önce kendi vicdani sorgulaması, olgusal realite, kavramsal derinlik gibi başlıklarla irdeliyordu.
Fakat sonunda olanlar oldu. Tayyip in oyunu ile koltuğundan gönderilme çabası olunca, çok zarif ve kendine yakışır şekilde kenara çekildi.
Şimdi ise koltuk Binali bey e emanet. o da başarılı bakanlık süreçleri yaşadı.
ama bırakın davutoğlu gibi yabancı dil konuşmayı, türkçe konuşurken bile freni patlamış kamyon gibi konuşuyor. Liyakat göz önüne alındığında bir ahmet hoca değil elbet, olsun; zaten düşük profilli başbakan lazım değil miydi tayyip erdoğan'a?